Kısa ama psikolojik tahlillerin zirve yaptığı onbeş öyküyle yazarımız bizi uzun bir yolculuga çıkarıyor .
Gidenler,yaşananlar,korkular unutulmamış kaleme alınmış .
Adı koca bir BOŞLUK olmuş .
Ölümün gözünden bakmış bazen hayata bazen de suçluların.İki incir tanesine konu olmuş meşhur Sinop cezaevi .Dağ başında yaşayan,sözde ideallerinin peşinde canlı bombanın korkusu olmuş bazen .Sorgu odalarında yaşananların sessiz çığlığı olmuş ,
Ahmet Telli'nin Şu Çürüdü şiiriyle gelmiş okur sofrasına . Kapılara çizilen kırmızı çizginin ayrımcılığına ne dersiniz peki?İç hesaplasmalara yelken açarken aile şiddeti,faili meçhuller konumuz olmuş otopsi odasında .
Kadına tecavüzler,cinayetler yatırılmış vurdumduymaz meclis masasına ama ne çare ki yaşadıklarını silmeye bir silgisi bile yok
bazı insanların .
Daha önce okumadığıma pişman olduğum harika bir kalem .Kitapta yapılan psikolojik analizler bana Dostosyevski tadı verdi .Eğer hâlâ okumadıysanız benden size harika bir tavsiye canlar .Kitapla kalın ,sevgiyle kalın
"Hata olduğunu bildiğiniz bir şeyi kaç kere yaparsınız? Kaç hakkınız, kaç canınız var bu hayatta? Ben canlarımın hepsini bitirdim, ya sen baba? "Bir silgi ver sileyim... diyeceğin bir şey miydi bunlar? Benim silgim yok baba. bana silgini verir misin?"
Hayat birçok parçanın bir araya gelmesinden oluşan bir bütündür. Her parça omuzlarımızın üzerinde bir yüktür; kesip atabilme düşüncesiyle bir sonraki güne uyanmamızı sağlayan. Böyle olmasaydı, tek bir günün bile sonunu getiremezdik büyük bir ihtimalle.