Her şeyde böyle bir birlik vardı. Atomlardan yıldızlara kadar her şey, Allah'ın aralarına koyduğu çekim kanunu ile durması gereken yerde duruyor, dönmesi gereken yerde dönüyordu...
Su yüksek yerlerden alçak yerlere akardı. Yerçekimi kanunu böyleydi. Duygular da yerçekimine göre hareket ediyordu. Bağınız olan, duygularınızı paylaştığınız birinin karşısında yalan söyleyip paçayı kurtarmak zordu. Gerçekler ortaya çıkmak isterdi. Bu, özellikle üzüntünüzü ya da hassasiyetinizi gizlemeye çalıştığınız zamanlarda geçerliydi. Üzüntünüzü bir yabancıdan ya da güvenmediğiniz birinden saklamak daha kolaydı.
İstibdat döneminde bazı dizgi yanlışları yüzünden gazetelerin kapatıldığı görülmüştür. Bu yanlışlann en ünlüleri arasında şunlar vardır:
- "Şevketlü Abdülhamid» Arap harfleriyle «şu kötü Abdülhamid» olarak okunabilecek şekilde çıktığı için Sabah gazetesi bir süre kapatılmıştır.
- Padişahın tahta çıkışının yıldönümünü bildiren bir yazıda bir dizgi yanlışı ile «leylei mes'ude» (mutlu gece) «leylei mesude» yani karanlık gece olarak çıkmış ve İkdam gazetesi hakkında kovuşturma açılmıştır.
- "Hollanda kraliçesine bir nişan itası" (verilmesi,) konulu bir haber Takvim-i Vakayi gazetesinde bir dizgi yanlışı ile «nişan hatası» olarak çıktığı için gazete 1908'e kadar kapalı kalmıştır. Çünkü jurnalciler o zaman 12 yaşında olan bir çocuğa nişan vermekle «hata» edildiğini padişaha duyurmuşlar ve bunun bir çeşit muhalefet olduğunu belirtmek istemişlerdir.
- Matbaai Amire'de (Devlet basımevinde) dizilip yayınlanan Salname'de (Devlet yıllığı) Kanunu Esasî'nin bir yaprağı cilde ters girdiği için bu, Padişahı baş aşağı görme dileği olarak yorumlanmış ve Devlet basımevi kapatılmıştır.
KÖYCÜLÜK
Kerpiç temeller üstüne mermer binalar kurulamaz.
Yurdumuzun ve milletimizin büyümesi ve yükselmesi, köylerimizin büyümesine, artmasına ve yükselmesine bağlıdır. Bunu hepimiz biliyoruz; fakat herhangi bir işin başında iken bu bildiklerimizi tatbik etmiyoruz.
Bizde köycülüğe resmî teşkilât haricinde ilk olarak merhum Türk Ocağı
Ben bir Türküm!...
Bu basit hakikati söylerken duyduğum hazzı tarif edemem.
Dünyanın, veba, taun, cüzzam gibi illetli bir iklim bağladığı hengâmede, bu basit hakikat, ayna karşısına geçip de:
-Bir ben hasta değilim!.
Nidası kadar müjde ve saadet dolu.
Ben bir Türküm!.
Dünün, bugünün ve yarının tezatsız seyri ve yekpare vahdeti içinde Türk...