Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ün hastalığının geç teşhis edildiği ileri sürülmüştür. Atatürk'ün doktorları arasında yer alan Dr. Asım Arar da teşhisin geciktiğini düşünmekte ve şunları söylemektedir: "Bir karaciğer kifayetsizliği olarak kabul edilebilecek olan bu hadiseleri ve Atatürk'ün uzun senelerden beri ispirtolu içkileri çok fazla kullanmakta
Sayfa 239 - Güven KitabeviKitabı okudu
Eskiyen Ertuğrul yatı yerine Cumhurbaşkanlığı makamına layık bir yat yaptırılması hükümetçe kararlaştırılmıştı. Bir heyetimiz Almanya'da Krupp fabrikaları ile müzakerede bulunuyor, hatta "güneş-dil" adı verilecek yatın planlarını hazırlamak üzereyken, dünyaca ünlü Savarona yatının satışa çıkarıldığı duyuluyor, Atatürk'ün
Sayfa 201 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
4 Şubat 1938 günü saat 17:00'de Atatürk Ege Vapurundan Dolmabahçe'ye geçer. 7 Şubat 1938 günü öksürük ve göğüs ağrısı, şikayeti ile pnömonie teşhisi konulur.
Sayfa 200 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk, 28 Şubat 1938 de Başbakan Celal Bayar'ı kabulünde Celal Bayar'ın yabancı hekim getirilmesi isteğine karşı çıkmış ve: "Ortada Hatay meselesi var: hastalığın dışarıda duyulursa fena olur" demiştir. Fakat 15 Mart 1938'de Başbakan Celal Bayar'ı kabulünde, Başbakan; "Ecnebi doktoru gelmesine itiraz etmiş. Hatay davası üzerine yapabileceği fena tesirden bahsetmiştiniz. Bizim için en mühim dava sizin sıhhatinizdir. izin verin de bir ecnebi mütehassis getirtelim" der. Celal Bayar'ın konuşmasını sessizce dinleyen Atatürk: "Çocuk ne yapacaksan yap, çabuk yap. Ben hastayım" diye cevap verir.
Sayfa 189 - Güven KitabeviKitabı okudu
28 Şubat 1938 günü Çankaya'da . Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Hüsamettin Kural, Dr. Asım Arar ve Dr. Ziya Naki Yaltırım'dan oluşan bir hekim gurubu tarafından Atatürk muayene edilir ve konsültasyon yapılır. Doktorlar heyeti önce köşkün kütüphanesinde kendi aralarında görüşürler sonra Atatürk'ün yanına çıkarlar
Sayfa 186 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk Yalova'da on bir gün geçirir. Bu kısa tedaviden olumlu sonuç alınır. Kaşıntısı azalır. İştahı artar, neşesi yerine gelir. 74 kilodan 75 kiloya çıkar. Dr. Nihad Reşad Belger'in tedaviye üç hafta daha devam edilmesi için yaptığı ısrarlı ricaya rağmen, 12. günü 1 Şubat 1938 günü Yalova'dan ayrılarak Bursa'ya gider. Ruşen Eşref Ünaydın: "Atatürk'ün sağlık durumunu biraz düzelmeye yüz tutar görünce, iş kolay geçiştirilecektir düşüncesine kapılarak söz dinlemeyip, tedavisi bilmeden önce yolculuğa çıkması da hastalığın savuşmasını önleyen talihsizliklerden biri olmuştur" der.
Sayfa 184 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Randevu ve davetlerine tam zamanında gelmek adeti olan Atatürk gibi nezih bir insan, 27 Şubat 1938 günü akşamı Çankaya'da Hariciye Köşkünde Balkan İttifakı Hariciye Nazırlar şerefine verilen yemeğe oldukça geç iner. Çünkü burun kanaması uzun bir süre durmaz. Once uzun aralarla başlayıp, sonralan daha sık sık görülen ve onu çok rahatsız eden burun kanamaları dolayısıyla geçici nitelikteki tedavilerle ilgili olarak Atatürk, Nisan sonu ile Mayıs başlarında altı kez Ankara Numune Hastanesi'ne gider. 28 Nisan 1937 günü saat 18.15 de, 30 Nisan 1937 günü sabahleyin 4 Mayıs 1937 günü saat 16.45 de, 6 Mayıs 1937 günü saat 18.30 da, 10 Mayıs 1937 günü saat 17.30 da ve 12 Mayıs 1937 günü saat 18.30 da Ankara Numune Hastanesi'ndedir.
Sayfa 181 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk 3 Şubat 1938 günü Bursa'dan Mudanya'ya geçer. Mudanya'dan Ege vapuruyla İstanbul'a gelir ve geceyi vapurda geçirir. 4 Şubat 1938 günü Ege vapurundan Dolmabahçe sarayına geçer. Bursa'da geçirdiği geceden sonra dönüşte soğuk almış saraya keyifsiz girmişti. 6 Şubat 1938 akşamı Dolmabahçe Sarayından çıkıp Park Otele gelir. Orada soğuk ve cereyanlı bir yerde ve gece geç saatlere kadar kalır ve kendisini üşütür. Ertesi akşam şiddetli öksürükle beraber zorca nefes almaya ve göğsünde ağrı duymaya başlar. Ateşi de yükselmiştir. Durum Kadıköy'de oturan doktoru Neşet Ömer İrdelp'e haber verilir: fakat denizde şiddetli lodos fırtınası hüküm sürdüğünden Dr. Neşet Ömer İrdelp'in saraya gelmesi mümkün olamaz. Bunun üzerine Atatürk saraya yakın Sıraselvilerde oturan Dr. Nihad Reşat Belger'in çağrılmasını ister. Dr. Nihad Reşat Belger saat 04:00 sularında kendisine gönderilen otomobille saraya gider, Atatürk'ü muayene eder, zatürree teşhisi koyar. Ertesi gün Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihad Reşat Belger birlikte Atatürk'ü muayene ederler tedaviyi birlikte yürütürler. Atatürk'ün yüksek ateşi günlerce sürer. Karaciğer yetmezliği sebebiyle nekahat devresi gecikir ve uzar. Ankara'da Balkan Paktı Konseyi toplanacağı için doktorların kendisine henüz iyileşmediğini bildirmesine rağmen Ankara'ya dönmekte ısrar eder ve 24 Şubat 1938 günü İstanbul'dan Ankara'ya hareket eder.
Sayfa 167 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk'ün son hastalıklarında alınan röntgenlerinde bu kırık kemiğin kaynak yeri, bakan doktorların dikkatini çekerdi. 28 Şubat 1938 günü Türk doktorlarının yaptıkları muayenede, akciğerleri muayene edilirken Atatürk sağ akciğer tabanında daimi bir gayri tabiilik olduğunu, bunun kırılan kaburganın tesiriyle baki kaldığını anlatmıştır.
Sayfa 140 - Güven KitabeviKitabı okudu
28 Şubat 1938'de Türk Hekimleri tarafından yapılan ilk konsüllasyondan sonra Atatürk'e içki yasaklanır. O günden sonra Atatürk'ün ömrünce bir daha içki içmediği belirtilir. Atatürk Romanya Kralı Karol'u 19 Haziran 1938'de Savarona yatında kabul eder. Kendisini yemeğe alıkoyar. Yemekte her türlü alkolsüz içki ve maden suları vardı; alkollü içki bulunmuyordu. Atatürk, Dr. Neşet Ömer İrdelp'e: "Doktor yemekte içki bulundurmuyorsunuz, bu katiyen doğru değildir. Protokol icabı içki vermeniz lâzumdır, kuru kuru gitmez" der. Dr. Neşet Ömer İrdelp "Atam doğru buyuruyorsunuz; fakat zat-ı devletiniz de içersiniz". "Tabii içerim ayıp olur, canım, bir parmak içmemin zararı mı olur?" Sofraya münasip içkiler gelir. Dr. Neşet Ömer İrdelp Atatürk'e bir parmaktan fazla verilmemesini esasen kendileri de bu kadar alacaklarını kabul etmiş olduklarını sofraya hizmet edenlere bildirmişti. İçkiler kadehlere konuyordu. Atatürk parmağını dış tarafından dikine doğru uzatır. "Parmak boyu. Doktor bir parmak müsaade etmişti" der. Atatürk'ün zeka espri gücünü yansıtan bu hoş fıkranın uydurma olduğunu, o gün Kral ile Atatürk arasında hiç içki içilmediğini Atatürk'ün hizmetinde bulunan Cemal Granda belirtir.
Sayfa 103 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Zeybek için, "Bu oyun milletimizin erkek oyunu, kahraman oyunudur, bilmek lazım" demiştir. Son zeybek oyununu 2 Şubat 1938 akşamı Bursa Belediyesi'nin verdiği suarede oynamıştır. Orkestradan Sarı Zeybek'i çalmasını istemiş, dizlerini vura vura, sanki ölüme meydan okurcasına oynamıştır. Oyun bittiğinde; "Zeybekte insanın yorgunluğunu dindiren bir kudret var" demiştir.
Sayfa 82 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk imgesinin kutsallaştırılması, Cumhuriyet dönemi boyunca birkaç kere vites atmıştır. Erken Cumhuriyet döneminde, 1938 sonrası, İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde Atatürk kültünün yeniden üretiminde göreli bir durulma görülür. Çok partililiğe geçişle birlikte, bu 'ihmali' İnönü'nün diktatörlük stratejisi olarak
Sayfa 123 - İletişim Yayıncılık
1 Ocak 1919
İngilizler, Mondros Mütarekesi'ne dayanarak Güneydoğu Anadolu'yu işgale başladı. 1 Ocak'ta Antep, 23 Şubat'ta Maraş, 24 Mart'ta Urfa işgal edildi.
Sayfa 41 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Gazi Mustafa Kemal'in 17 Şubat 1923'te, İzmir İktisat Kongresini açış nutkunda şöyle belirtilmiştir: "Osmanlı devleti, hakikatte ve fiilen istiklalden mahrum bir hale gelmişti. Bir devlet ki, kendi tebasına koyduğu vergiyi ecnebilere koyamaz; gümrük muamelelerini, gümrük resim ve vergilerini memleketin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten men edilmiştir; bir devlet ki, fazla olarak yabancılar üzerinde yargı hakkını uygulamaktan mahrumdur; böyle bir devlete müstakil denilemez. "Hulâsa Osmanlı devleti istiklalini çoktan kaybetmişti. Osmanlı ülkesi yabancıların serbest bir müstemlekesinden (sömürgesinden) başka bir şey değildi. "Zaten ve fiilen çoktan beri istiklalinden mahrum edilmiş olan Osmanlı Devleti, harp sonrasında düşmanların da vatana saldırmaları üzerine tamamen münkariz olmuştu (çöküp gitmişti)…"
Sayfa 326 - Remzi kitabeviKitabı okudu
Atatürk Türkiye'sinde olup biten şeyler, hiçbir yönden, Tanzimat hareketinin devamı değildir. Yeni Türkiye, Osmanlı imparatorluğunun devamı sayılamaz. Tanzimat aslında, Osmanlı ülkesinde yaşayan Hristiyanları korumak bahanesiyle Türkiye'ye müdahale vesileleri icat eden yabancı devletlere karşı, bir oyalama ve korunma tedbiri sayılabilir.
Sayfa 239 - Remzi kitabeviKitabı okudu
226 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.