İnsanı en çok, söyleyemeyip de içinde tuttuğu sözler yorardı ya hani... Dilimin ucundan çıkmayıp, orada takılı kalan sormak istediğim o kadar soru, sırf yetkim olmadığı için terslenme korkusuyla dilimin altına saklanmıştı sanki. Biliyordum. Onun en ufak bir hareketi bile, benim günlerimi çalardı benliğimden. Ağzıma içki sürmeden sarhoş sarhoş dolaştırırdı beni sokaklarda ama sonra merhemim de o olurdu.
Ne garip... Hem yara, hem merhem. Hem acıtıyor, hem de iyi hissettiriyor.
Onun sevgisini kıskanıyordu, sevgisini hissetmeyi artık umut edemese de. Ondan haber almak istiyordu, ona ulaşmanın hiçbir imkânı olmadığı halde. Onunla mutlu olabileceğine inanıyordu, artık bir araya gelmeleri imkânsız göründüğü halde.
"Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim..." dedi.
Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti:
"Nereye çağırırsan gelirim!"