Yorumlamadan önce kitaptan bahsedeyim size:
Kitaptaki karakterlerin hepsi bir şeyi temsil ediyor. Çocuk; geleceği ve saflığı, Mümin dede ise geçmişi temsil ediyor. Şimdi yazılan eseri bu içselleştirilmiş anlatım ile okumazsanız sıkılabileceğinizi düşünüyorum. Çok çarpıcı olaylar yok. En çarpıcı olay finale saklanmış ve orayı okuduğumda duvara toslamış gibi oldum. Kesinlikle beklemiyordum...
Konusundan bahsedecek olursam; kitap San-Taş vadisinde yaklaşık 7-8 kişi arasında geçiyor genel olarak. Kitabımızın ana karakteri çocuk anne ve babası tarafından terkedilmiş, dedesi bakıyor ona. Orada çocuk herkese karşı iyi aslında ama gerçekten sevdiği bir tek dedesi var. Çocuğun yaşıtı vadide yok, çok yalnız gün içinde. Dedesi eksik hissetmesin diye ona nehirde havuz yapıyor, okula gideceği zaman için çanta alıyor ama dedesi çalışırken çocuk hala çok yalnız. Bazen çantası, bazen dürbünü ile konuşuyor. Kayaları şekillere benzetip isimlendiriyor. Kitapta çocuğun zihnini, psikolojisini okuyoruz aslında. Beyaz Gemiyi izlemeyi çok seviyor çocuk. Dediğim gibi içsel düşünürsek "geleceğin umudu gözlemesi, ona varma isteği" diyebiliriz.
Kitabın ismi "Beyaz Gemi" ama kitapta çok bahsedilmiyor. Bu durumdan yakınanlar vardır elbette. Sizde okursanız öyle diyebilirsiniz. O yüzden kendimce bi açıklık getirirsem konuya şunu derdim: Siz her zaman umutlu musunuz? Veya etrafınızdaki umudu hep görüyor musunuz?
Kitap çok güzeldi bence. Cengiz Aytmatov'un okuduğum ilk kitabıydı. Devamını getirmeyi düşünüyorum. Umarım sizde beğenirsiniz.