Hindistan Müslümanlarının yardımı
Hindistan'daki Müslüman halk, Türk ulusunun ölüm-kalım savaşını desteklemek, ona katkıda bulunmak amacıyla topladıkları önemli parasal yardımı Mustafa Kemal'e göndermiş, ulusal savaşa ilgisini göstermiştir. Gerçekten Hind Müslümanlarının bu yardımı Türk ulusunun unutulmaz anıları arasındadır.
Çağdaşlaşma atılımları gelişmiş ülkeler öyle yaptı, öyle istedi diye değil, toplumun, ülkenin yararına oldukları için gerçekleştirilmiştir. Kalkınma, gelişme modeli bir başka gelişmiş ülkenin önerisi, baskısı, itişi ile değil, ulusal istencin temsilcilerinin oylarıyla kabul edilmiş, uygulamaya konmuştur.
Reklam
Bir devletin sözdinletirliği yetkisi zayıfladıkça o devletin sınırları içinde yerel yetkiler belirmeye başlar, yerel yetkilerin ortaya çıkışı ise devleti zayıflatan ,görevlerinden alıkoyan ,düzeni başıbozukluğa iten en önemli etkendir.
Atatürk'ün Turancılık Görüşleri
hiçbir sınır tanımayarak dünyadaki bütün Türkleri de bir devlet olarak birleştirmek, ulaşılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca yaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar ile ortaya koyduğu bir gerçektir. İslâmcılık ve Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte rastlanamamaktadır. Soy ayrımı gözetmeksizin, bütün insanlığı kapsayan tek bir dünya devleti kurma tutkularının sonuçları da tarihte yazılıdır. “Baskıncı ve yağmacı" olmak hevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara her türlü özel duygularını ve bağlantılarını unutturup, onları kardeşlik ve tam eşitlik içinde birleştirerek, insancıl bir devlet meydana getirme kuramının da kendine özgü koşulları vardır. Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem, “ulusal siyasa"dır. Dünyanın bugünkü genel koşulları ve yüzyılların kafalarda ve duyunçlarda yerleştirdiği gerçekler karşısında düşçü olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin dediği budur: bilimin, us'un, mantığın dediği böyledir.
Sayfa 273Kitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa İzmir İktisat Kongresi'nde, 1923:
Türk tarihi incelenirse bütün ilerleme ve gerileme nedenlerinin bir ekonomik sorundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, utkular ya da yenilgiler, çöküntü ve büyük yıkıntılar, bunların hepsi, ortaya çıktıkları dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilintili ve ilgilidir. Yeni Türkiyemizi yaraştığı düzeye ulaştırabilmek için ne yapıp yapıp ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız bütünüyle bir ekonomi çağından başka bir şey değildir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Marksist sistem, kuramın özünde işçi sınıfının egemenliğini, bu sınıfın diktasında bir düzeni öngörür; başka sınıflara, toplum katmanlarına hak tanımaz. Marksist gelişme, değişme süreci sonunda sınıfların ortadan kalkacağını, devletin sona ereceğini ve komünist toplumun kurulacağını varsayar. Bu yönüyle sistem, kalkınma ve gelişme sonrasındaki komünist toplum aşamasında farklı düşünce ve inançların ortadan kalkacağını varsayarak değişik düşünce ve inançlar doğrultusunda kişilerin özgürce yönetime katılmalarını benimsemez. Düşüncelerin, inançların partileşmelerine olanak tanımaz. Gerçekten işçi sınıfının egemenliği, diktası varsayımına karşın uygulamada asıl yönlendirici yeni bir sınıf doğmuştur. Bu sınıf, parti örgütünde, bürokraside, orduda ve ekonomik işleyişteki görevleri nedeniyle ayrıcalıklara kavuşan üst yönetici kadrolardır.
Reklam
117 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.