Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.
Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi.
Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir,
Sevgilim, saadet ikimizindir,
Göklerden gelen bir yadigâr gibi.
Sözün şiirlerin mükemmelidir,
Senden başkasını seven delidir,
Yüzün çiçeklerin en güzelidir,
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.
Başını göğsüme sakla sevgilim,
Güzel saçlarında dolaşsın elim.
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,
Sevişen yaramaz çocuklar gibi.
Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de,
Senden uzak kalsam da,
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum.
Gönlüm seninkine yârdı,
Aynı şeyleri duyardı;
Ayaklarımız uyardı,
Ben gene sana vurgunum.
Gönlümü avutamadım,
Seni söküp atamadım,
Ben bahtını tutamadım,
Yâr, seni unutamadım.
Bahtın lütfuna ermişim.
Gönlümü sana vermişim.
Meğer ne çok severmişim,
Yâr, seni unutamadım.
Yâr yoluna baktırdığın,
Uykusuz bıraktığın,
Aşk yüzünden çektirdiğin,
Yetmez mi gönül, yetmez mi?
Hangi derdimi anayım?
Aşka nasıl dayanayım?
Yandım, daha mı yanayım?
Yetmez mi gönül, yetmez mi?
Çok kere böyle oluyordu. Bütün kafası birdenbire boşalıyor, göğsünün ve gırtlağının üstüne bir ağırlık çöküyor ve ne olduğunu bilmediği birtakım şiddetli arzuların hasretini duyuyordu.
Günün ömrü azalıyor. Daha şimdiden, deniz ılık körfezleriyle, sanki bana hayranmış gibi gözlerime bakıyor. Ama güneş artık batmış görünüyor ve yalnız içimde yeni arzular uyanıyor.