«Ne yazık ki, Tanrıya ulaşmak için imanın yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz!»: Ne yazık ki dünyaya ulaşmak için temsilin yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz! Ne yazık ki bir şeyler söylemek için anlamın yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz! Ne yazık ki tanımak için «nesnel» bilmenin yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz! Ne yazık ki herhangi bir şeyin olay olması için bilginin yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz!
Ne yazık ki takas etmek için değerin yolunu kat etmek zorunda kalıyoruz!
Hamur'un kanatları sarktı. "Umduğun şey olmayabilir, Tsunami. Aynı annemin beni bir ineğe takas ettiğini öğrenmek gibi."
"Hey," dedi Görkem. "En azından iki ineğeydi."
İyilik ile Kötülük, harfleri birbirinin içine geçmiş bir monogram kadar dolaşıktır. Ve bizler, yolumuzu değiştirmeden doğrusal bir yol izleyerek îyilik’e yöneldiğimizde, başka bir eğri üstünden kesinlikle Kötülük’e de ulaşırız.
Çayı içen insan değil, çay insanı içiyor.
Pipoyu tüttüren sen değilsin, pipo seni tüttürüyor.
Kitap beni okuyor.
Televizyon beni izliyor.
Nesne bizi düşünüyor.
Hedef bize isabet ediyor.
Sonuç bizim nedenimiz oluyor.
Dil bizi konuşuyor.
Zaman bizi yitiriyor.
Para bizi kazanıyor.
Ölüm yolumuzu gözlüyor.
Bizi düşünen dünyadır, bizi düşünen ötekidir, bizi düşünen nesnedir. Zekâ, güç,
baştan çıkarma; bunların tümü bize başka bir yerden, bu ikili ve koşut zincirlenişten gelir.
Düşünce alanında her şey mümkündür - gerekli olan tek şey egemen bir varsayımdır.
Arzu alanında her şey mümkündür - gerekli olan tek şey egemen bir tutkudur.