Soğuk ve şehirlerarası
Otobüslerde vazgeçtim
Çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda
Otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
Özlemeye başladım herkesi
Ve bu hasret öyle uzun sürdü
Parası olan zengin değildir. Parasını veren zengindir. Paylaşabilen, yardım etmesini bilen zengindir. Sanatçı, futbolcu, yazar, iş adamı fark etmez. Gerçek zenginlik insanları mutlu edebilmektedir.
Bir ressam tablo yapar, ona bakan insanların her biri ayrı bir resim görür. Yani kendi penceresinden görür. Yazar kitap yazar, kendi hikâyesini yazar, okuyan herkes kendi hikâyesini okur.
Oysa herkes öldürür sevdiğini,
Bunu böyle bilin,
Kimi hazin bir bakışla öldürür,
Kimi latif bir sözle,
Korkaklar öperek öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!
Kimi gençken öldürür sevdiğini,
Kimi ihtiyarken;
Kimi şehvetli ellerle boğar,
Kimi sevdiğini altına boğar:
Merhametlisi bıçağını savurur,
Çünkü böyle ölen çabuk soğur.
Kimi az sever, kimi çok,
Kimi alır, kimi satar;
Kimi öldürürken gözyaşi döker de,
Kimi gözünü bile kırpmaz:
Çünkü herkes öldürür sevdiğini,
Ama herkes öldürdü diye ölmez.
Yürümez ölüme utançla
Kapkara, kepaze bir zamanda,
Sallanmaz ayakları zeminden yukarida
Zifiri boşluğun ortasinda.
Durmaz o ilmek boynunda, Örtülmez yüzüne bir paçavra,
"Anladım ki, şairler eserlerini akıllarını kullanarak yazmıyorlardı, yani bilgiye ihtiyaçları yoktu. Bir çeşit ilhamla söylüyorlardı şiirlerini bir tür yetenek, tanrısal bir güdüyle..."
Bazı hayaller şizofren bir adamın rüyalarına takılır. Sonra o hikâyeler bir delinin elinde oyuncak olur. "Rakı masasına meze, cinayet dosyasının otopsi raporuna düşer."
"Bulunduğum yerde yukarı doğru çok az basamak olduğunu görüp çatıyı merak etmiyorum ama; merdivenlerden aşağı sanki bin basamak görüyor, zemindeki karanlığı daha çok merak ediyorum."