Taranta-Babu'ya Mektuplar
Nazım Hikmet Ran
Roma, 5 Ağustos 1935 - Sen Roma'yı kartpostallardan, tarih ve coğrafya kitaplarına basılan fotoğraflardan tanırsın. Taşları Sezar'ların ve Lejyon'ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benziyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve
Seni öldürmeye geliyorlar Taranta - Babu
seni ve
keçilerini
Oysa ki,
ne onlar seni tanır
ne onları sen..
Ve ne keçilerin atlamıştır
onların çitlerinden
Nazım Hikmet'ten okuduğum ikinci kitapla karşınızdayım. Bu seferki yolculuğum 1930-1940 yıllarına oldu. O dönemdeki ezen-ezilen, zengin-fakir, çatışmalarını iç içe harmanlamış Nazım Hikmet. Marksizm etkisiyle şiirlerdeki müzikli ahenki okurken hemen tanıyorsunuz. Makinelerin sesini...
Bu eserin ilk bölümü "Benerci Kendini Niçin
Görmek
Işitmek
Duymak
Düşünmek
Ve konuşmak
Koşmak alabildiğine
Başı dolu
Başı boş
Koş-mak...
Hehehey Taranta-Babu behehey
Yaşamak ne güzel şey
Anasını sattığımın yaşamak ne gulüzel şey ..
Ne tuhaf şey Taranta -Babu ;
Bizi kendi topraklarımızda öldürmek için
Kendi topraklarımızın
Baharını bekliyorlar.
Ne tuhaf şey Taranta -Babu ;
Belki bu yıl Afrika da
Yağmurların dinişi,
Renklerin, kokuların
Gökten yere bir şarkı gibi inişi
Ve güneşın altında ıslak toprağımızın
Derisi tunç yaldızlı Gallalı bir kadın gibi gerinişi,
Bize senin
Memelerin
Gibi tatlı yemişlerle beraber
Ölümü getirecek.
Yıldızlar
Rüzgar ve su.
Başüstünde bir gemici korosu
Su gibi,
Rüzgar gibi ,
Yıldızlar gibi bir türkü söylüyor,
Yıldızlar gibi
rüzgar gibi
Su gibi bir türkü.
Bu türkü diyor ki,"Korkumuz yok!
İnmedi bir gün bile gözlerimize
Bir kış akşamı gibi karanlığı korkunun."
Bu türkü
diyor ki,
"Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz
ölümün önünde cigaramızı."