Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fatih Sultan Mehmet cülus ettiği zaman bir kuyrukluyıldız görünmüştü ; papa o zaman yıldızı "Türk ve müslüman dostu zındık yıldız" olarak aforoz etmişti.Bu kuyrukluyıldızın , sonra , Halley kuyrukluyıldızı olduğu öğrenildi.Balkan Harbi'nde Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlerken Halley kuyrukluyıldızı yine görünmüştü.O zaman kilise adamları "Türklerin uğurlu yıldızı göründü , Bulgarlar gene mağlup olacaklar !.." demişti ve hadiselerde böyle oldu .Çatalca Muhasebesini kazandık ve Edirne'yi Bulgarlardan geri aldık.
Osmanlı'da köle ticareti
Türkiye, yer yüzünden esareti ve esir ticaretini kaldıran beynelmilel anlaşmaya girinceye kadar İstanbul'da büyük Esir Hanı ve Esir Pazarı Nurosmaniye camiinin Tavukpazarı tarafında idi, daha doğru tabirle bu cami, onsekizinci asrın ikinci yarısında, Esir Hanı yanında inşa edilmişti. Oğlan ve kız, köle ve cariye alım satımı türlü uygunsuzluklara, fuhşiyata ve şenaate müsaid olduğu için, esircilik müselşel kefalete bağlanmış, esirciler sıkı devlet kontrolü altında tutulmağa çalışılmış, buna rağmen çeşitli edepsizlikler olmuş ve zaman zaman şiddetli tenbihler, yasaklar çıkmıştır.
Reklam
Birbirinin yüzüne gözüne püf püf diye sokakları mahalleleri dahi kokuttular
Peçevilî İbrahim Efendi ise, tütünün memleketimize giriş tarihini 1600 Hicrî 1000 yılı olarak hatırlıyor ve şunları yazıyor: - Bin dokuz senesi hududunda İngiliz keferesi getirdiler ve bazı emraza şifa olmak namına sattılar. Ehli keyfden bazı yaran keyfe müsaadesi vardır diye müptela oldular. Giderek ehli keyif dahi istimal eder oldular. Hatta kibar ulemadan ve eshabı devletten niceleri ol iptilâya uğradılar. Kahvelerde erazil ve evbaşın tütün kesreti istimalinden kahveler gök duman olup içinde olanlar birbirin görmemek mertebelerine vardılar. Sokaklarda ve pazarlarda dahi lüle ellerinden düşmez oldu. Birbirinin yüzüne gözüne püf püf diye sokakları mahalleleri dahi kokuttular.
Cezada Yaratıcılık
Onaltıncı asır sonlarında, bostancıbaşılardan Ferhat Ağa, bir defaya mahsus olarak birde top cezası icad etmişti: Suçlu, genç bir yeniçeri idi. bir imamın nikâhlı genç karısını kandırıp kaçırmış, kadının saçlarını keserek oğlan kıyafetine sokmuş, pervasızca bir müddet yanı sıra gezdirmişti. Üsküdar'da yakalandı. Tophaneye götürüldü. Ferhat Ağa; engeli, çarmıhı, kazığı az gördü, delikanlıyı çırılçıplak soydurttu, bilek, dirsek, diz ve ayak mafsallarını demir çekiçlerle kırdırıp zavallıyı yağlı paçavralara sararak bir havan topunun namlusuna gülle gibi tıktırttı, sonra topu ateşleterek havaya fırlattı, paramparça etti.
Abdülhamit zamanında ve Meşrutiyette memur maaşları her ay muntazam olarak verilmezdi. Maaş çıkması bir mesele, memurlar için adeta bir bayramdı; memurların çoğu maaşlarını sarraflara faizle kırdırır, sıkıntı içinde yaşarlardı. En küçük bir kâtîpten vezirine kadar sarrafa borcu olmıyan memur yok gibiydi; Devlet ricalinin hususî sarrafları vardı ki hepsi bilâistisna gayrimüslim; Rum, Ermeni ve Yahudi olan bu sarraflar muazzam servet ve malikâneler, kâşaneler sahibi olmuşlardır.
Dalkavuk, vücudundan eğlence âleti yapmış bir zavallı, bir biçaredir; hatta dalkavukluk tehlikeli meslektir.
Reklam
Dalkavukluk sağlam bir nizama bağlanmazsa cümlemizin açlıktan öleceği âşikârdır.
Dalkavuklar kibar ve rical huzuruna girdiklerinde, etek öperler.
maaş yerine gemi enkazı
Maaşların muntazam verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle başlamış ve Cumhuriyet devrinde de , Atatürk ‘ün asil direktifiyle , bir adım daha ileri gidilerek peşin maaş usulü tatbik edilmiştir, bu da muhakkak ki devlet idaresinde bir asaletin ifadesidir.
Eskiden rakıya “aslan sütü “ derlerdi ; herkes içki içemez , rakıyı yüreği sağlam insanlar içmelidir derlerdi. Onun için eski büyük gedikli meyhanelerdeki rakı güğümlerinin üzerine pirinçten bir yürek şekli konulurdu.
632 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.