"Garib, âvâre, bîçâre Aradım derdime çâre. .. Tasavvuf inanışına göre insanoğlu hep kopup geldiği yeri, aslını arar. Onun için bu dünyada 'garip' sayılır. Mutasavvıflara göre ruhların esas vatanı bu dünya ve bu beden değildir, ruhlar âlemidir." ~Ken'an Rifâî Yazıları/ Prof. Dr. Mehmet Demirci
·
Puan vermedi
İmam Gazali'nin "Marifetullah" kitabı, İslam düşünce tarihinin önemli eserlerinden biridir ve mistisizm, tasavvuf ve maneviyat üzerine derinlemesine bir inceleme sunar. Kitap, insanın Allah'ı tanıması ve O'na yönelmesi sürecini ele alırken, bu yolculuğun zorluklarını, aşamalarını ve ruhani gelişimi anlatır. İmam
Marifetullah
Marifetullahİmam Gazali · Ehil Yayınları · 201740 okunma
Reklam
Kitaba İstiğna
Bilginin kaynağı olarak, kendi asliyetine doğru yola çıkmak isteyen insan ruhunu terbiye edici bir yanı bulunan kitap, aynı yolculukta ruhun bir haddi aşmasından sonra bütün anlamını yitirir. Öyle ki, başlangıçta bir özgürleştirici, bir zincir kırıcı iken, sözkonusu haddin aşılmasından sonra zincirin kendisine ve esarete dönüşür. Çünkü kitap
Ortadoğu'daki her ülkeyi, kendi iç şartları çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Türkiye'de bizim algıladığımız ve alıştığımız birçok kavram, yapılanma veya süreç, farklı ülkelerde farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. Bu sadece tasavvuf bağlamında böyle değildir; "sekülerlik", "demokrasi", "askerî darbe" gibi birçok şey de, ülkeden ülkeye çeşitli manalar kazanabilir. İşte bu nedenle, Ortadoğu'yu anlamaya çalışırken, her türlü ezberden ve olumlu-olumsuz önyargılardan kaçınmak en doğrusudur.
Ketebe
1. Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam 1. (İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam. Mekansızlık cevheri bende, ben bu aleme sığmam.) 2. Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam 2. (Bütün varlıklar
İmam Şa'rânî der ki: Fütûhât'ı ihtisar ettiğim, (yâni kısalttığım) sıralarda "Ehl-i sünnet ve'l-cemaat" itikadına uymayan bazı yazıları gördüm ve durakladım. Kitabımdan çıkarmak istedim. Fakat tereddütten kendimi kurtaramadım. Nihayet bir gün Mısır'ın tanınmış âlimlerinden Seyyid Ebü't-Tabîbu'l-Medenî ile karşılaştım ve bu tereddüdümü söyledim. Kendileri hemen cebinden bir kitap çıkardı. Bu eser, Konya'da Muhyiddin-i Arabînin el yazısı ile yazılmış olan nüshadan kopye edilmişti. Esere baktım. Kitabımdan çıkarmak istediğim cümlelerin hiçbirini orada göremedim. O vakit anladım ki, Mısır'da elden ele dolaşan Fütûhât-ı Mekkiye nüshalarının hepsi Şeyh Muhyiddin-i Arabî'nin ehl-i sünnet inancına muhalif olduğunu göstermek ve kendisini halkın nazarından düşürmek için yazılmıştır, birtakım iftiralarla dolu nüshalardır. Nasıl ki kendilerinin Füsûsü'l-Hikem ve diğer nüshalarının da böyle karıştırılmış olduğu esefle görülmüştür. İtikat ve amelleri sapık olan birçok kimseler, yalnız Şeyh Muhyiddin-i Arabî'yi değil, birçok tanınmış tasavvuf erbabının manzûm, mensur eserlerini de bu sûretle ifsât etmişlerdir. Gayeleri yalnız o zâtları halkın nazarından düşürmek değil, İslam akaidini bozup dinî ihtilâle sebep olmaktır.
Sayfa 278
Reklam
103 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.