- "Marksizm'in dayanağı olan maddecilik noktasından bir telkin şiiri olmak yerine, bir tebliğ âleti kalmak mahkûmiyeti altındadır. Bu nokta münakaşa kabul etmez bir mütearife halindedir. Marksçı edebiyat bir mekânı kendi şahsî prosedeleri ile süslemek ve salonlaştırmaktan ibaret kalıyor. Bu hünerde, muvaffak olmuş örnekler bulunduğunu kabul etsek de, bunların bir akamet yolunda gittiklerini ve neticede işledikleri hammaddeden yardım görmek imkânından mahrum bulunduklarını tesbit zorunda kalırız. Yine ibret verici bir hakikattir ki, aynı sun’i hünerle materyalizme ve komünizme tezyini kıymetler getirmeye çalışanlardan en kuvvetlileri, sonunda tablosunu yere çalmak mecburiyetinde kalmış ressamlar gibi, kendilerini ve sanatlarını inkâr etmişler ve havasız kalmış bir mekânda boğulma alametleri göstermişlerdir. Komünizm ihtilalinin ilk mevsimlerinde intihar eden Mayakovski ile “insan diyelim ki gençliğinde komünizmden başka bir yol bulamasın ve bulanlara aptal gözü ile baksın, fakat kırkından sonra komünist kalabilmek için aptalın aptalı olmak lâzımdır” diyen Bernart Shaw bu hazin gerçeğin en canlı iki örneğidir.
Bizdeki yeltenmelere gelince, solu temsil eden bütün sanat çabacılarında ferdî tefekkür ve tahassüs kıymeti adına, bit pazarı eşyası satan esnaf ayarında bile ferdî bir liyakat yoktur. Bunların, mazur değilse bile yegâne mahkûm tarafları, içinde yaşadıkları ortamın kendilerinde uyandırdığı, büyük ve çileli muhasebesine götüremediği kaba tepkiden başka bir şey değildir..."
(N.F.Kısakürek ile bir Konuşma. Konuşan: Nuri Pakdil. Edebiyat Aylık Dergi Şubat 1972)