Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tereddüd edersen bacakların seni taşımaz, yürüyeceğim de bas ve yürü... . . |
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Vabısa ibni Ma’bed (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanına varmıştım. “Bana gerçek müslümanlığın ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu. Evet dedim. O zaman şunları söyledi: “Kalbine sor, kalbine danış, kalbine müracaat et. Gerçek müslüman olmak demek; nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise kalbini tırmalayıp seni rahatsız eden ve başkaları sana nice nice fetvalar verse bile kalbinde şüphe ve tereddüd uyandıran şeydir.” (Ahmed ibni Hanbel, Müsned IV. 227-28, Darimi, Büyu’ 2)
Reklam
FASIK : Günahları açıktan işleyen ve günahı adet haline getiren müslüman. MÜSLÜMAN : İslama teslim olan, Kur'an üzere yaşayan MÜMİN : İslamı mutlak kabul ve tereddütsüz bir onay ve ikrar ile ilan hali MUTTAKİ : Sınırlara çok dikkatle uyan tereddüd halinde helali terkeden takva sahibi mümin MUHSİN : Her daim Allahu Tealayı görüyormuşcasına yaşayan ve amel eden muttaki kişi. MULAKİ : Ölmeden önce ölenler
Müslüman olmayanlara Çok önemli mesaj ..okumadan begenmeyin lütfen!
(SAHABE-I KIRAMDAN Halit bin velid.r.a) bir ordu ve rasulullah ile beraber Savaştan dönerken ihtiyacı olduğu için ordudan geri kalmış .ve geldiğinde Ordunun olmadığını görmüş.Yüksek bir yere çıkmak istemiş böylece orduyu görürüm demiş..Çok yüksek bir yere çıkınca ..kos kocaman 70 bin kişilik bir Gayri müslim (müslüman olmayan ) hıristiyan kavmi
GÖNÜL SADÂ'SI ( NEYCÎ DİVANI'NDAN )
ŞEFKAT - İ MUSTAFA Mustafanın Rahmetinden olmasınlar bî ümit¹ Kâinâtın Şemsi oldur şefkatiyle hem muhît² Her nefeste yardım eyler her nefeste lûtfeder Ger kusur etmişde olsan ol şefîdir³ afveder Canların Cânânı oldur dertlerin dermânı ol Derdi Aşkla yansa mazhar Aşkının Sultânı ol Nefse ârif olmadıkça Hakk'ı bilmez bir kişi
İSMAİL ENVER PAŞA
Bir kalbsin ki tereddüdsüz, şüphesiz, Bir ruhsun ki iradeli, imanlı; Sen olmasan ihtimâl ki şimdi biz Kalacaktık Avrupa'da bühtanlı. Herkes me'yus iken sendin ümidvâr, Bu millete ancak senden ümid var... Mağlûb idik, sen etmedin tereddüd, Dedin: Bu il yine galib olacak. Ordumuzda yaptın ânî teceddüd, Dedin : Biziz harbe tâlib
Reklam
“Kavuşur muyuz acaba Yoksa serap ülkesinde mi olur buluşmak?”
diye sormuş Emine Kutub, eşi Kemaleddin es-Senaniri’nin ardından ona yazdığı şiirinde. Emine Kutub 1927’de Said şehrinin Esud ilçesin’nin Muşa köyünde dünyaya geldi. Mütedeyyin ve vasat bir ailenin çocuğudur. Beş kardeştirler. Nefise, Şehit Seyyid Kutub , Muhammed, Emine ve Hamide . Babasının vefatından sonra ailecek yerleşmek üzere Kahire’ye göç
14 Ağustos 2020 Cuma Kerâmet Arzusu
KISSA Allah dostlarından biri, genç dervîşlerinden biriyle seyahat ediyormuş. Yolda karşılarına büyük bir yılan çıkmış. O veliyullah, herkesin ödünü patlatacak kadar korkunç olan o yılanın karşısında hiç istifini bozmamış. Yılan usulca gelip o veliyyullahın ayaklarına kapanmış, başını o zât-ı akdesin ayaklarına sürüp durmuş. Genç dervîş, bu hâle
Herkese mutlu hafta sonları..
Hz. Rasûlullah ﷺ Bilal ile yürürken Medine'li çocuklar ellerinde tahta kılıçlarla yollarını kesip ‎Yâ Rasûlullah seni esir aldık dediler. ‎Bilal çocuklara kızmak istesede Efendimiz ﷺ engel olup fidye olarak bir kaç avuç hurma teklif etti. ‎Bilal hurma getirmek için Hâne-i Saâdete gittiğinde çocuklar Hz.Rasûlullah'ın ﷺ ellerini arkadan bağladılar. ‎Efendimiz ﷺ sessizce hurmaların gelmesini bekledi. ‎Nihâyet hurmalar gelip Hz. Rasûlullah ﷺ Efendimiz serbest kalıp elleri çözülünce Hz. Bilal'e şöyle buyurdu: Ey Bilal, bende Kardeşim Yusuf gibi çok ucuza gittim... ‎Hz. Peygamber ﷺ kalpleri böyle fethediyordu. O gün, Efendimizin ﷺ ellerini bağlayan çocuklar yarın Bedirde, Uhud'da, Hendekte canlarını vermek için bir an bile tereddüd etmediler... 🐦
Çok önemli. Bu asrın üslubuna göre elbette bir alim bir kitap lazımdı
[Risale-i Nur nedir ve hakikatlar muvacehesinde Risale-i Nur ve Tercümanı ne mahiyettedirler diye bir takriznamedir.] Her asır başında hadîsçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri; emr-i dinde mübtedi değil, müttebi'dirler. Yani, kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler. Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve
Reklam
«Atsız için Türkçülük fikrinin bir fikr–i sâbit olduğu anlaşılıyor; fikr–i sâbit düşünce adamlarının eyninde hiç de yakışıklı durmayan bir libâstır. Kesin inançlılar tereddüd geçirmez ve bir kutbunda kendi doğrularının yer aldığı polarize bir dünyada yaşarlar. Atsız bir fikir adamı değildi ve bu cümle onun hâtırasına saygısızlık değildir; Atsız bir da’va adamıydı; bükülmez, tavizsiz, hırçın ve kararlı bir da’va adamı. Doğru söylemek lazımsa günümüzde Atsız gibi bükülmez da’vâ adamı kalmadı; halbuki siyasetin gittikçe lüzûcî hale gelen zemininde böylelerini hasretle aramıyor değiliz. Kesin inançlılar pusula gibidir ve daima aynı istikameti gösterirler; bu da bir şeydir. ..... Bizim kuşak Atsız’ı tanıdıktan sonra Atsız çizgisinde duraklamadı; Milliyetçilik, Türkçülük’ten daha esnek, daha kuşatıcı tarifler getirmişti bize. Sokak vuruşmaları ve milliyetçiliğin partileşmesi zamanla düşünce çizgimizin yeknesak bir doğrultuda seyretmesini engelledi. Bugün ben ve benim kuşağım Atsız’ın çizgisinden çok uzaklardayız; ama o istasyondan geçmiştik: Onun hâtırası, bizim geçmişimizde bastığı toprağa kök salan bir nişan taşı gibi dimdik duruyor. Rahmet ona!»
Ahmet Turan Alkan
Ahmet Turan Alkan
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Bu âyet-i uzmanın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi; Hâlık-ı Kâinat'ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve farîza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır ve iz'an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir. Evet fıtraten daimî bir hayat ve ebedî yaşamak isteyen ve hadsiz emelleri ve nihayetsiz elemleri bulunan bîçare insana, elbette o hayat-ı ebediyenin üssü'l-esası ve anahtarı olan iman-ı billah ve marifetullah ve vesilelerinden başka olan şeyler ve kemalâtlar, o insana nisbeten aşağıdır. Belki, çoğunun kıymetleri yoktur. Risale-i Nur'da bu hakikat kuvvetli bürhanlarla isbat edildiğinden, bu hakikatı Risale-i Nur'a havale ederek, yalnız o yakîn-i imanîyi bu asırda sarsan ve tereddüd veren iki vartayı dört mes'ele içinde beyan ederiz.
Şualar
Şualar
Derviş, mürşidine sordu: "Tek bir soru sorma imkânınız olsa Tanrı'ya ne sorardınız?" "İnsan nedir?" diye yanıt verdi mürşid. "Niçin?" dedi derviş. Mürşid tereddüd etmedi cevap verirken: "Çünkü, varlık dairesinde soru da insandır, yanıt da..." 'İnsan...'
Derviş, mürşidine sordu: "Tek bir soru sorma imkânınız olsa Tanrı'ya ne sorardınız?" "İnsan nedir?" diye yanıt verdi mürşid. "Niçin?" dedi derviş. Mürşid tereddüd etmedi cevap verirken: "Çünkü, varlık dairesinde soru da insandır, yanıt da..." 'İnsan...'
İhsan Fazlıoğlu
İhsan Fazlıoğlu
Sen o yirmidört saatin yirmiüçünü şu hayat-ı fâniyeye bilâ-tereddüd ve bilâ-perva sarfediyorsun. Pek uzun seferin için elzem-i zâd olan beş vakit namazın edasına, bir saatin sarfında tehavün gösteriyorsun. Yani, ağır davranıyorsun. Hattâ sarfettiğin vakitte bir hisse de dünyaya çıkarıyorsun ki, namaz içinde dünyanı da düşünüyorsun. Hallak-ı Kerim'in bu kadar az birşeyle şu kadar büyük şeyleri sana verdiği halde sen yapmazsan, senin bu insafsızlığın ile Cehennem sana lâyık olmaz mı ve sen ona müstehak olmaz mısın; ey gafil ve ey târikü's-salât? عَجِّلُوا بِالصَّلٰوةِ قَبْلَ الْفَوْتِ وَ بِالتَّوْبَةِ قَبْلَ الْمَوْتِ (Nurun İlk Kapısı/Risale-i Nur)
67 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.