Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1/10 puan verdi
Ölümünün anısına...
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim.'' Demiş içimizdeki yunan şeytanı Sabahattinakiş Alisansaros. O dönemde yaşayıp, tesadüf yoktur, tevafuk vardır, hayatta her şeyin bir sebebi ve sonucu vardır diye söze başlayıp, kafasına vura vura* gerçekleri ve doğruları beynine kazımak isterdim sinsi sansaroviçin... Eminim çoğu konuda hem fikir olacak ve yüzüme karşı cümlesini 'tesadüf' değilde 'tevafuk' olarak değiştirecektir ama yanımdan ayrılır ayrılmaz her zaman olduğu gibi döneklik edip tekrar tesadüf diyecektir... "Tesadüf O'nu 2 Nisan 1948 de önüne çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden haberdar, sinsi sinsi yaşayıp gidecektin.'' Ama gel gör ki tesadüf... Tevafuk değil ha! Tesadüf tesadüf... P.S. *Atsız düşünceler...
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021315,8bin okunma
Birincisi: Her şeyde -ne kadar cüz'î olsa da- bir kasd ve iradenin cilvesi bulunmasıdır; tesadüf, hakiki olarak bulunmamasıdır. Evet, kesretin en dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen, kelimattaki hurufatın vaziyetleridir. Hususan kitabette, madem hiç münasebeti olmayan ve ihtiyar-ı beşer karışmayan hurufatın vaziyetlerinde bir tenasüp, bir nizam
Sayfa 48 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Reklam
"Biz birbirimize tesadüf değil; tevafuk ettik.." Fanaa🍀
Tesadüf değil,tevafuk vardır...
Size yazılan, dört ay gelmeyen hane sahibesi için Emin kardeşimize dedi: "Haber gönder" tekellümünde, onun kapı çalması tevafuk ettiği gibi; aynı cümle, iki defa okunduğu zaman, "Emin'e dediği" kelimesi okunduğu ânında, aşağıki kapıyı Emin açtı. Gelmek zamanı gelmeden geldi. İkinci gün, yine başka bir adama okunduğu vakit, "Emin'e dediği" kelimesini okuduğu vakit, aynı anda yukarı kapıyı Emin açtı, gelmek âdetine muhalif olarak geldi, girdi. Bu iki tevafuk, hane sahibesinin tevafukuna tevafuku gösteriyor ki; en cüz'î işlerimiz de tesadüf değil, kasdî tevafuktur. Kastamonu - 221
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Antikacı - Bahadır Yenişehirlioğlu
İki kelimeyle tahribin ve tamirin öyküsü Antikacı. Romanın kahramanı olan Cemil Bey'e babasından miras kalan tek şey antikacılık mesleği değildir. Babasının kendisinde meydana getirdiği tahribat da tevarüs etmiştir Cemil Bey'e. Fakat Cemil'in babasından farkı, tamirdir. "Tamir edecek olanın tamire ihtiyacı vardı" diyor Bahadır Yenişehirlioğlu. Kitabın bende en çok tesir bırakan cümlesiydi bu söz; zira bu muazzam tespitin, benimle özdeşleşen bir yanı vardı. Cümlenin, kitabın 112. sayfasında olması bir tesadüf değil, vaziyetin aciliyetini belirten bir tevafuk idi. Eğer tamir etmek istiyorsak, tahribatımızla yüzleşmeli ve tamir edilmeliyiz. Yaralarımızı ve yıkımlarımızı bilmeliyiz ki şifa ve inşanın kemaline erebilelim. Üstad kitapta sadece insanın tahribatına değil, tarihin ve memleketin tahribatına da dokunuyor. Genç Osman'ın elim tahribatına bakarken aynı zamanda bir ihtilal ile neticelenen nice Genç Osman'ların tahribatını da anlayabiliyoruz kitapta. Peki ya tamir? Tarihin tamiri nasıl olacak? Sanırsam Cemil gibi önce kendimizi tamir edeceğiz ki daha sonra Süreyya'yı tamir edebilelim.
Antikacı
AntikacıBahadır Yenişehirlioğlu · Timaş Yayınları · 20221,409 okunma
Reklam
Zar atan birinin tam da istediği elde, istediği sayıları tutturması, yani zarların kişinin istediği zamanda ve istediği şekilde gelmesi mümkün müdür? Nedensellik yasasına göre, hayır! Ne demek hayır? Pekâlâ tavla oyuncuları, ihtiyaç duydukları sayıların, hem de defalarca, o sayıların, gelmelerini istedikleri anda geldiklerini tecrübe
219 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.