ah ulan tanrı! sensin bu isyanın nedeni!
sen davranıp sökmeden yerinden
bak ne diyorum, sen davranıp sökmeden yerinden
ben kopartıp kendim fırlatıyorum sana taş yerine
yeryüzünden
bu lüzumsuz kellemi!*
boynuna ip bağlı kuşları uçurtan sahte sarkaç!
beklemededir!
ve lüzumsuz yokluğuyla gövdesine maden dökülen!
ve lüzumsuz çığlığıyla tayları geri döndüren!
ve lüzumsuz bir lacivert mahrem
gibi kapanırsa kuyular
gibi açılırsa çağlarsa kuyular!
içinde oratoryolar söylenen saten kuyular!
içinde kuğuların öpüştüğü bilinen öldürülmüş kuyular!
içinde uykuların hazırlandığı
rüyaların montaj edildiği öldürülmüş kuyular!
ölü doğmuş ve yeniden yeniden öldürülmüş kuyular!*
karanlığı aralık bıraksan içeri peri sızar
sıkı sıkıya kapatsan karanlığı
ben sende mahsur kalırım
sevişirken yüzüne düşen gözyaşım
eski bir falcının sihirli küresi
tut onu avucunda ve bana
oku geleceğimi
kopart
kopart toprağımı artık bu kıtadan!*
bir an aklıma vurup kaybolan o fevkalade hayal
vurup kaybolan ruh ve aşk parçaları
beyaz ve terli alnımda belirip dolaşan
delikanlı tanrının eli
usulca düzeltirken ıslak kakülümü
otuz yıllık ömrümde ilk kez düşledim ölümü
bugün sana abajur aldım, bir mektup yazdım
sana, diyorum, bugün bir abajur ve mektup
ben bugün sana öldüm başkasına değil
hani o chevrolet yeşil, kapıları açık
teybinde elton john'dan sacrifice
avucumda pembe, ziftli bir alyans
vurup kaybolan buğu ve haz parçaları,
biriktirdiğimiz
zamanla biriktirenle biriktirilenin
birbirine karıştığı*