bebis

bebis
@theworstpersonintheworld
5 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Yunan tragedyası, daha eski tüm kardeş sanat türlerinden farklı bir biçimde yok olmuştur: çözülmez bir çatışmanın sonucunda intihar ederek, yani trajik bir tarzda ölmüştür; diğerlerinin tümü ise ileri yaşlarında en güzel ve en dingin ölümle yummuşlardır gözlerini. Ardında güzel bir döl bırakıp ağrı sızı çekmeden yaşama veda etmek mutlu bir doğal duruma yaklaşıyorsa, daha önceki sanat türlerinin yok oluşu böyle mutlu bir doğal durumu gösterir: yavaş yavaş gözden yitiyorlar, ve kapanmakta olsn gözlerinin önünde daha güzel yeni dölleri duruyor ve cesur bir tavırla, sabırsızca başını öne uzatıyor. Buna karşılık, Yunan tragedyasının ölümüyle birlikte, her yerde derinden duyumsanan olağanüstü büyük bir boşluk doğmuştur; Tiberius zamanında Yunan gemicilerinin “büyük Pan öldü” diye sarsıcı bir çığlık duymaları gibi şimdi de Helen dünyası üzerinde acılı bir yakınma gibi çınlamıştı şu çığlık: “Tragedya öldü! Şiir san’atı da onunla birlikte yitip gitti! Defolun gidin siz de, sararıp solmuş, bir deri bir kemik kalmış taklitçiler! Gidin Hades’in dibine, gidin de doya doya yiyin orada, eski ustanın kırıntılarını!”
Sayfa 67
Reklam
Tanpınar'dan Dostoyevski
Raskolnikof'un macerası bir konuşmayı istemeyerek dinlemesiyle başlar ve konuşa konuşa inkişaf eder. Her kahraman kendi hakikatine konuşarak erişir. Ezilenler, Budala, Karamazof'lar hep kendi kendileriyle veya birbirleriyle konuşarak yürürler. Ortanca Karamazof, konuşarak çıldırır. Alyoşka konuşa konuşa hakikate erer. Dostoievsky'de bütün başlar kendi içine eğilir. Herkes bir terkibin bozulan ahengini kendisi ile konuşarak yakalamaya gayret eder. Onun sıkıntısını çeker, sonra birdenbire set kırılır ve biriyle konuşmağa başlarlar. Dostoievsky bitmez tükenmez bir muhaveredir. Roman bitince bu kahramanlar gene susmazlar. Bu sefer sizin içinizde konuşurlar.
Sayfa 66 - Dergah Yayınları 1977 Basımı
Daha Homeros'dan itibaren, sanatların edebiyata müdahalesini görürüz. Homeros'daki jest kudretine bakınız. Bir dilin bunu duyabilmesi için, o cemiyette heykeltraşlığın terbiyesi lazımdır. Bu demektir ki, bir kültür, kazançlarını ayrı ayrı tekniklere naklettikçe genişler ve tek kalan dikkatler, bir terkip mahiyetini alır. Dil, bu terkibin en geniş aynasıdır.
Sayfa 63 - Dergah Yayınları 1977 Basımı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zira ben de ölümün, yaşam kadar biyolojik bir olgu olduğuna inanıyorum. Bir farkla, yaşam, biyolojik varlığın yanı sıra, sayısız olguları da içerir. Daha başka bir deyişle, yaşamın tek bir gerçeği yoktur, bir çok genel ve tekil (özellikle tekil) gerçeklerden oluşan bir bütündür. Ölüm ise, gerek olgu gerek anlam olarak tek'dir. Irk, soy, din, ülke, sınıf farkı yoktur. Ama tarih de, toplum da, hatta inanç da yoktur. Bu nedenle "tek gerçek ölümdür", diyoruz. Doğduğumuz andan itibaren yaşamın üzerinde etkisi vardır ölümün. Ancak yaşama anlamını veren şey o değildir. Yaşamın karşıtı değil, onun, doğal bir sonucu olduğu için.
Sayfa 190
Haneke'nin Godard yorumu
Godard'da en çok hoşunuza giden şey neydi? Entelektüel inceliği. Onun beyaz perdede otorefleksiyon (edebiyatta ya da diğer sanat alanlarında, işlerin üretim sürecini de açık olarak yansıtma anlayışı) diye adlandırabileceğim yaklaşımı, yani Godard'ın kendi üzerine eğilen, bunu sinemada kurumsallaştıran bir yönetmen olduğunu söyleyebiliriz. Ondan önce bunu kimse bu denli yapmamıştı. Beni en az Bresson kadar etkilemişti. Godard'ınkı öyle bir sinemaydı ki, daha önce tahayyül dahi etmek mümkün değildi.
Sayfa 60
Reklam