İnsanların hakkınızda ne düşündüklerini bilemezsiniz sadece bunun hakkında zannedebilirsiniz. Tıpkı onların sizin hakkınızda bir şeyler zannettikleri gibi. Ve insan ilişkileri imgelere, düşünce ve zanlara dayandığı sürece ölüdür.
Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler”adlı eserinden geçen bir cümle; İnsan kabahatli olunca efendim, başına gelebilecekleri ta uzaktan sezebilir; tıpkı gökteki kuşların yaklaşan fırtınayı sezmesi gibi…
Reklam
Baharat savaşları Satyen Sen/ মসলার যুদ্ধ/ Bir hindunun ağzından duyduğum sözler .. Üniversitede derse geldiğim ilk gün öğretmenin sınıfta söylediği ilk şey şu oldu: Neden bazı ülkeler fakirken bazıları zengin. Bu sömürgeciliğin ana hikâyesini daha ilk yılda öğrendim. Bu kitabı daha önce bilseydim daha önce okurdum. Konumuz gereği baharat
Yakamoz Papatya [1-19]
Özgür Vural
Özgür Vural
Hepsini okumak isteyenlere.. Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini
Keşke Basit Şeyleri Anlamakla Yetinseydi Zihnim...
"Kum yüklü rüzgarın aşındırmasıyla harflerinin yarısı silinmiş, çözülmesi olanaksız bir alfabeyle yazılmış yazıtlar gibi, böyle kalacaksınız siz." Böyle başladı "Jaguar-Güneş Altında" kitabı. Beynim, aşığını görmüş dış kapının dış mandalı bir "üçüncü şahıs" gibi sevince kapıldı birden: "Tıpkı bunun gibi, birkaç kez okunmaya ihtiyaç duyulan cümleler hediye et bana." dedi. Ah, gerdek gecesinde gitgide yaklaşan ihtirasın nefes kesen kalp çarpıntısına benzer bir haz alıyordu bundan. "Öyleyse gir yatağına usulca şu cümlelerin, ey soylu fahişem!" deyip devam ettim okumaya: "Parfümeriler, geleceğin burunsuz insanı için. Yine bize sessiz cam kapılarınızı açacak, ayak seslerimizi halılarınızla hafifletecek, mücevher kutusunu andıran, çıkıntılı köşeleri olmayan mekanınızda bizi konuk edeceksiniz. Sağır burun deliklerimiz artık gamın notalarını yakalayamayacak." Saat gece yarısını geçiyordu. Gün boyu kupkuru şehrimi kavurmuş olan yakıcı sıcaklardan kurtulmak için soğuk bir su kuyusunda saklandığını düşündüğüm serin bir rüzgar esiyordu balkonda. Üst katlardaki balkonlardan birinde bir kadın sesi duyuldu. Soylu fahişem bu burunsuz kadından hiç hoşlanmadı. İnsan bu kadar güzel bir tonda konuşur da hiç böyle işe yaramaz şeylerden bahsedebilir miydi? Kendimi kitaba sokmaya çalıştıkça -ses tellerinin kıvrımlı hatlara sahip olduğunu düşündüğüm- kadının sesi gecenin içinde büyüdü büyüdü ve dışkıya bulanmış tetenoz edici kancasını taktığı gibi kulaklarıma, getirip attı beni balkonuma: "Otur oturduğun yerde." der gibi...
Günay Aktürk
Günay Aktürk
... +221
Ahlâk Son zamanlarda dini açıdan inançsız insanlar; ahlâk kavramını toplumu düzene sokmak için insanlar veya insan tarafından dayatma ve köleleştirme sisteminden yola çıkarak düzene getirildiğini iddia ediyor. Bunu yapmanın empati duygusunu sömürdüğünün farkına varamazlar. " Benim ahlâk kavramım yok, ben kendi ahlâk çizgime göre yaşarım!" demekten utandıkları için; ahlâk kavramının göreceli olmamasına rağmen, göreceli olduğunu söyleyerek, kavramı bireysellikten ve kişisellikten bağımlı kılıp korkakca kaçarlar ve bu olası bir tartışmada işlerine gelir. Oysa ki dinlerin ve gerçek ahlâkın kuralları göreceli olmasıyla beraber, empati ile birleştirilemez. Net ve katı kuralları olduğu için insanların kişisel ahlak anlayışını reddeder. Tabi ki bu toplum için çok daha faydalıdır. Çünkü örnek verecek olursak: ateist bir insanın çocuk öldürmesi, kendi kişisel ahlakına uygun olabilir. Tıpkı günümüzde dinini bahane ederek empati duygusu taşımadan ahlâk kurallarını uygulayan, devlet demekten utandığımız ülkeler gibi... Söylediğimiz şeylerin felsefe kitaplarında bile doğrulanmasına rağmen, bilmedikleri ideolojilerde çürümeye devam edeceklerdir. Bu onları bir polemikte rezil etmekten başka bir vasıfa yaramaz.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.