Ataol Behramoğlu
Bu gün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu
yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür
gümbür bir telaş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne
güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz
bir gün mutlakaKitabı okudu
" Sıkıntısı elini çarpınca kuşların kaçması gibi uçup gitmişti işte. "
Sayfa 10Kitabı okudu
GÜVERCİNLER...
"Kuş beyinli" tabirini kullanmazdan evvel bir durup yutkunmalı. Ya da bu ifadeyi kullananların beyinleri ile yürekleri arasında nasıl irtibat olduğunu dikkate almalı. Evet, başları gövdeye nazaran ufak kalıyor. Buna karşılık göğüsleri hayli tombul ve varlıklarının bütün albenisini oluşturuyor. Sanki neleri var neleri yok göğüslerine doldurmuşlar. Kül rengi mantolarının içerisinde küçücük bir yürek taşıdıklarını düşününce, başla gövde arasındaki orantısızlığı esasen çok manidar buluyorum. Küçük kalbe gösterişli bir mahafaza! Yoksa bu yer kuşları sadece yürekten mi ibaret?
Sayfa 26 - Nesil YayınlarıKitabı okudu
" Şu dünyada gizemli mi gizemli bi durum vardır,( ! ) aslına bakarsanız pek çok durum vardır da en önemlisi şudur: Çocuklar, büyüklerin ne istediklerini her zaman anlarlar ; ama büyükler, çocukların ne istediklerini hemen hemen hiçbir zaman anlayamazlar. "
Sayfa 16Kitabı okudu
"Çocuklar, büyüklerin ne istediklerini her zaman anlarlar ama büyükler, çocukların ne istediğini hemen hemen hiçbir zaman anlayamazlar!"
Sevmek, özen göstermek demektir...
"Çocuklar, büyüklerin ne istediklerini her zaman anlarlar; ama büyükler, çocukların ne istediklerini hemen hemen hiçbir zaman anlayamazlar."
Sayfa 16 - Can Çocuk YayınlarıKitabı okudu
Çocuklar, büyüklerin ne istediklerini her zaman anlarlar; ama büyükler, çocukların ne istediklerini hemen hemen hiçbir zaman anlayamazlar. Daima çocukların şunu ya da bunu istediklerini düşünürler, oysa bu doğru değildir. Çocuklar sadece nazik davranmak için onlara boyun eğerler ya da boyun eğermiş gibi yaparlar.
Melikşah'ın az önce pembe beyazdan kızaran yüzü eski hâlini almıştı; tombul bir tebessüme hazırlandı. Tahtın iki yanındaki elleri de rahattı: "Bizim düşündüğümüz sarayı bir yürek diye belle sen Savtekin Bey. Yüreğin eli-ayağı, gözü-kulağı olmazsa yürek yürekliğini bilir mi, yürek ne işe yarar? Ya yüreksiz el-ayak yüreksiz göz-kulak ne işe yarar..?
Sayfa 21 - İrfan Yayınevi, 1974Kitabı okudu
