Holly Golighytly, 1940'lı yıllarda Newyork'ta yaşayan bir kadın. O dönemin cemiyet yaşamı için Tiffany'de yapılan şampanyalı kahvaltılar çok popüler. Holly küçük dairesinde sürekli partiler veren, zengin insanları tanıyan, eğelenmeyi seven, güzel ve flörtöz, hayatını yüzeysel yaşayan bir kadın. Tiffany'e de hayran. Diğer karakterimiz ise kitabın anlatıcısı ve Holly'nin komşusu olan, genç yazar adayı. Holly, anahtarını her unuttuğunda genç yazarın ziline basmaya başlayınca yolları kesişir. Eğlenceli ve hüzünlü bir kitaptı.
Bir mucize olsa da Tanrı bana anlatsa bu çocuğun neden böyle olduğunu, başına neler geldiğini diyorum kendi kendime. Çünkü benim bu sorulara verebilecek bir cevabım yok.
Tam ilgimi, konsantrasyonumu kaybederken bu kitap çıktı geldi. (iyiki almışım)
Kapak tasarımını eleştirmedim değil, zira her elime alışımda okudukça daha da kinlendiğiniz bir adamın resmi var.
(Ama adam ne resmi koyacaktı ki, kitabın adı Türkeş)
Gelelim kitaba; tabiki şiddetle tavsiye edeceğim. Neden? (O kadar çok sebebi var ki, nerden
Çok sevdiğim bir hocamız ödev olarak “hangi filmi hayatınızla bağdaştırabilirsiniz? “ diye mükemmel bir fikir atmıştı ortaya. Hiç düşünmeden Jim Carrey’nin başyapıt filmlerinden “Truman Show’u” ele aldım. Bu filmi izlerken aklımda sürekli “George Orwell” üslubu ve distopyası vardı. Bir filmi izlemeyen bir insana, o filmi anlatmaya çalışmak sanırım bu kadar zor olamazdı . Kendinizi bir an “Truman” karakterinin yerine koyuyorsanız geçmiş olsun. Ben koyan taraftayım ve aklımda hala “Acaba!” kelimesi dönüyor. Kesinlikle tavsiye edilir. Ve bunun yanında “October Sky” filmini kesinlikle izleyin. Gözlerinizden kalpler çıkacağına nedense çok eminim.