“Halbuki…“ diyordu, evet, bilirdi ki ona sükûnet ve şiir ne kadar lazımsa ruhunda fırtınaya, karanlığı, Gizem’e de öyle derin bir istek vardı. Suskunluk zamanlarından sonra gök gürültüsü ve şimşek, öfkelenmeye ve kedere de muhtaç olacağını bildiği için başını eğerek, “Halbuki…“ diyordu.