Eğer bizler bir insana yaklaşımımızda toplumla ilişkisi söz konusu olduğunda onun kendine saygısını küçümsersek, bir şeyleri başarma ümidini bir kenara bırakmasına sebep olursak, cesaretini kırarsak ve hiçbir işe yaramayacağı sonucuna varırsak, o zaman kendimizi haklı göremeyiz, çünkü o insanın acısının kaynağı biz oluruz!
Fark etmek acıydı ama gerekliydi.Gözlerimi kapatıp
hakkımdaki hoş olmayan gerçeklere sırtımı dönmenin bana ne yararı olacaktı?
Bunu yapmayı birçok kez denemiştim; fakat son sınavı biraz daha ertelemekten
başka bir şey yapmıyordum; bir şekilde yaşanması gerekiyordu. Yaşandı, beni
mutsuz da etti, bir dönem acı verdi, fakat sonunda kendi içimde daha güçlü
olmamı sağladı. Asla diğer insanlar gibi olamayacaksam, en azından kendim
gibi olacağım ve kendini gibi olmak için elimden geleni yapacaktım.
Acı çeken bu insanları gördükçe, zihninde yeni bir ışık yandı. Dehşete kapıldım; dünyada bu kadar çok acı çeken insan olduğunu bilmiyordum. Kendini küçük kabuğuna hapsetmiş bir salyangoz gibi, dışarıdaki kalabalık dünyayı yeni yeni görmeye başlıyordum. Beni asıl şaşırtan şey, çoğunun durumunun benimkinden daha kötü olmasıydı.
O zamana kadar bunun mümkün olabileceğini düşünmemiştim. Birden, bunca zamandır kör olduğumu, benim acılarımın diğer insanların acıları yanında hiç kaldığını hissetmeye başlamıştım.
Korku önemi bir danışman, ancak kötü bir liderdir. Tavsiyelerini dinleyebilirsiniz ama sizi yönlendirmesine izin vermemelisiniz. Cesaretse bilge bir liderdir. Onu izlemelisiniz.
Terapide yapmanız gereken, hastayı mazeretten alıp hikayeye, yani konu başlığından olayın kendisine yönlendirmektir. Ancak başlangıçta hastanın mazeretleri de, onun sizi test etmesine imkan sağlar.