Önümde bir duvar var ve her kitap bir sıçrama. Sürekli daha yükseğe sıçramaya çalışıyorum. Belki duvarın arkasını görebilirim diye. Ama biliyorum ki bir gün o duvarın arkasını görebilsem bile bu bir saniyeden az sürecek çünkü yer çekimi var ve yeniden düşeceğim. Mesele, yakalayamayacağını bilsen de peşinden koşmakla ilgili.
Bilgiye dayalı bir iştah da var. Çok okumak mesela, bir iştah belirtisi. Ama kütüphanelerce kitap kitap okumuş bir insan idamdan yana olabiliyorsa, bu iştah değil oburluktur. Bilginin faydaya dönüşemediği bir hal, yaraya ilaç olmayan bilgiler çöplüğü...
Artık evrensel ahlaki özelliklerimizi bile kaale almıyor gibiyiz. Kendimiz gibi olmanın vurdumduymaz başıbozukluğu, küreselleşme adına bir marifetmiş gibi pazarlanıyor. Bizlerse kendilerimize ve birbirlerimize yakıştırdığımız bin bir çeşit birbirinden kaypak imajın doymak bilmeyen tüketicileri olduk.
Gerçekten sevilmeye değer şeyleri sadakatle sevmeyi sürdürebilirse kişi, sevgisini anlamsız, değersiz, önemsiz şeylerle ziyan etmezse, zamanla daha çok ışığa kavuşacak, güçlenecektir.