Zaten, “eksikleri ve meziyetleriyle büyük çaplı bir adam” olan Rıza Nur’un, doktor, siyasetçi, devlet adamı gibi özelliklerinin yanında en kuvvetli vasfı Türkçülüğüdür. Onun Türkçülüğe en büyük hizmetinin bu tarihi yazmak olduğuna inanan Atsız’a göre bu kitapla, Türkçülük ve Turancılık fikri geniş kitlelere yayılmıştır. Yine Atsız’a göre, cumhuriyet ilan olunduktan sonra İsmet İnönü’nün yerine, TBMM Hükûmeti döneminde önemli görevler üstlenen Rıza Nur başbakan olsaydı Türkiye’nin çehresi bambaşka olurdu. Türkiye’nin başındaki birçok dert tasfiye edilmiş, ülke daha “millî” ve daha “Türk” bir görünüm arz ederdi
Nitekim 1974 yılında gerçekleşen askerî harekât, Türkiye’nin iç siyasetindeki çekişmelerden nasiplenmiş olsa da, Türkçüler için oldukça önemli bir gelişmeydi. “Esir” Türk yurtlarından birisi kurtulmuş, belki de Turan’a bir adım yaklaşılmıştı.
Reklam
Bununla beraber Türkiye’nin güvenliği de Kıbrıs’la ilgiliydi. Yunanistan’ın elinde bulunan bir Kıbrıs, Türklüğünü kaybetmenin yanı sıra Türkiye için de çok önemli bir tehdit işlevi görebilirdi. Bunun çözümü ise “diplomasi” değil “ilhak”tı. Türkiye Kıbrıs’ı ilhak etmeliydi. Böyle bir durumun ihtimalinin bile Türkçülerde uyandırabileceği hissiyatı düşünmek zor olmasa gerektir. Turan’a ulaşma peşindeki Türkçüler için belki de Kıbrıs ilk ve en önemli adımlardan biriydi. Zira Türkiye adanın garantör ülkelerinden biriydi ve buraya askerî olarak müdahale etmek hakkına sahipti. Nitekim 1974 yılında gerçekleşen askerî harekât, Türkiye’nin iç siyasetindeki çekişmelerden nasiplenmiş olsa da, Türkçüler için oldukça önemli bir gelişmeydi. “Esir” Türk yurtlarından birisi kurtulmuş, belki de Turan’a bir adım yaklaşılmıştı.
Kıbrıs meselesinde hemen hemen bütün Türkçülerin hemfikir oldukları aşikârdır. Kerkük konusunda söylediğimiz gibi Türkçüler, Kıbrıs’ı hem Türkiye’nin, hem de Türk Dünyası’nın bir parçası olarak düşünüyorlardı. Anadolu’daki herhangi bir şehrin menfaatinin aynı zamanda Kıbrıs’tan da geçtiğine inanıyorlardı. Her şeyiyle “Türk” olan bir Kıbrıs’la kurulan bu “tarihî ve ırkî bağ” adanın Türkiye’ye bağlanması gerekliliğinin en önemli gerekçelerinden biriydi.
Atsız Yunanistan’a da hak vermektedir. Zira adanın beşte dördü Rum’dur. Türkiye açısından bakıldığında da, Kıbrıs hem güvenlik açısından çok önemlidir, hem de Türkiye’nin adada tarihî hakları bulunmaktadır. O halde geriye tek seçenek kalmaktadır, ki o da savaştır. Atsız’a göre, “her iki tarafın da haklı olduğu durumlarda tek çözüm yolu savaştır. Savaşın sürmesine taraftar olan başka bir yazar da Hayrani Ilgar’dır. Hatta o, daha evvel söylediğimiz Türkçülerin yayılmacı fikirler beslemedikleri sözünün aksine, işin biraz daha ileriye götürülmesi gerektiğine inanmaktadır. Ilgar’ın fikrine göre, ülke güvenliği için büyük önem taşıyan adalar ve Batı Trakya’nın da Türkiye’nin elinde bulunması gerekmektedir. Kıbrıs’a düzenlenen harekât Yunanistan’ın buraları elinde tutma kuvvetinden yoksun olduğunu göstermiştir. Bu yüzden Türkiye, “fırsattan istifade ederek” Batı Trakya ve adaları sınırları içine katmalıdır
İkimiz de haklıysak savaşalım
Atsız da, Orhun gibi, iki toplumlu federatif bir devlete karşıdır. Fakat onun, Kıbrıs’ın tamamının Türkiye’ye bağlanması fikrinde ısrarcı olduğu görülüyor. Tabiî bu öyle kolay olmayacaktır. Atsız, Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağlanmasından yana olmakla beraber, Kıbrıs meselesinin Türkiye ile Yunanistan arasında “konuşarak” değil, ancak “silâh gücüyle” çözümlenebileceğine inanmaktadır. Aslında o, Yunanistan’a da hak vermektedir. Zira adanın beşte dördü Rum’dur. Türkiye açısından bakıldığında da, Kıbrıs hem güvenlik açısından çok önemlidir, hem de Türkiye’nin adada tarihî hakları bulunmaktadır. O halde geriye tek seçenek kalmaktadır, ki o da savaştır. Atsız’a göre, “her iki tarafın da haklı olduğu durumlarda tek çözüm yolu savaştır.
Reklam
92 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.