Ve Hüseyin sorgusunda, mahkeme ve dava konusundaki düşüncelerini açıklamaya devam ediyor:
''..Elli yılın bütün hesabını yirmi gençten soruyorlar. Bununla da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar; üç ayda eşi görülmemiş zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları engelleyen parti ve bakanların üstüne örtü çekilerek, dikkatler
_İttihat Terakki Cemiyeti_
_Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Fethi Okyar, Halil Kut, Mehmet Akif Ersoy, Fahrettin Paşa, Enver Paşa, Cemâl Paşa, Talat Paşa, İsmet İnönü, Celal Bayar, Ali Fuat Cebesoy, Ali Çetinkaya, Ziya Gökalp, Hacı Bekir, Tevfik Rüştü Aras, Said Halim Paşa, Nuri Conker, Çerkez Ethem, Yunus Nadi…
_1889 devletin
Üç Fidan
filizlendiler yeniden
Cellatların sahpalarından.
Yeşerdi sehpa dahi
kuru ağaçlar dahi
domur a durdu
Yaprak açtılar
Fidan oldular.
Deniz
Hüseyin
Yusuf
Sinan
....
Adları
fidanlara vuruldu.
Bazen ne yaparsan yap olmuyor ... bazen ne yaparsan yap olmayacak, biliyorsun. Her tohum çatlamıyor. Her fidan köklenmiyor. Sen elinden geleni yapsan da o çiçek o yeri sevmiyor işte. Elinden geleni yapman umduğun sonucu alacağın anlamına gelmiyor. Ve bırakman gereken bir an var, tuttuğun ellerini kesmeden. “bırakmak” kelimesi kalbini yoruyor
Bugün canlı yayın tekrarını izlediğim Halk Tv'de Üç Fidan'a yapılan anma programında geçen şu söz beni derinden etkiledi :
O GÜNDEN BU GÜNE ZALİMİN ZULMÜ HİÇ DEĞİŞMEDİ !
olayı çok güzel özetliyor bence.
''Yıl 62 Mart 28
Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım
Akşam oluyor
Dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer
Akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer
Toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen
Ben sürmedim
Platonik biricik sevdam da buymuş meğer
Meğer ırmağı