Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özdeyişler - Filozoflar
_Büyücü elini şıklattı, fakirlik yok oldu; büyücü bir kez daha elini şıklattı, savaşlar yok oldu. Politikacı elini şıklattı; büyücü yok oldu. _Halinize şükredin, zira Allah sizi Amerika, İsviçre ya da Fransa gibi bir ülkede yaşayan, her türlü sosyal hakka sahip, mutlu ve huzurlu zengin bir kâfir olarak da yaratabilirdi. _Yücelmek için özür
ABYSSUS ABYSSUM INVOCAT
Yalvaçlarıyla bir dünya çıktı karşıma. Ben o zamanlar gençlik hülyalarımın dar evreninde, çocukluğumda adımlamaya başladığım sokağımın onur tarihine nasıl ekleneceğimi düşünmekle meşguldüm. Gövdesizliği huy edinmiş yalvaçların baş aşağı duran tarihinde gözüme güzel görünen büyüyü, o tarihi ayakları üzerine dikmeye niyetlenerek bozacak olan
Reklam
Kurandaki tanrı tasavvuru (Allah c.c), kuranın nazil olduğu coğrafyadaki muhatabın idrâkine göre biçimlenmiştir. Kuranda bazı pasajlarda gördüğümüz antropomorfik(insan merkezli) tanrı tasavvurunun bu şekilde belirtilmiş olması, ilahi hitabın muhatabına kendisini açması, onların gönlüne işleme yoluyla politik olarak aktifleştirme (iyiye ve doğruya kılavuzlama) misyonunun bir sonucu gibi görünmektedir. Yalnız bu, bazı kendini bilmezlerin iddia ettiği üzere "tanrının muhatabını kandırdığı iddiasına" yahut "hazreti peygamberin kasten tanrıyı insanlara yanlış tanıttığı" anlamına gelmemelidir. Nitekim vahyin içerisinde zaman zaman bu antropomorfik tasavvurun dışına çıkıldığı da görülmektedir. Şüphesiz ilâhi hitabın en önemli gâyelerinden biri, insanları iyiye ve güzele klavuzlamak, sosyal nizamı ve adaleti sağlamaktır. Bunun için de inzal olduğu bağlamın antropolojik kimliğine kendini indirgemesi gerekir. Herkes bilir ki tanrı, Mekke'deki/Medine'deki topluma sadece ve sadece spinoza'nın yahut tasavvufun tanımladığı gibi tanıtılsaydı, hiç kimse tarafından kabul görmeyecek; bunun sonucunda dinin sosyal nizam gâyesi en başından başarısızlığa ulaşmış olacaktı. Öte yandan insanlığın tarihsel gelişim çerçevesinde bugün edindiği kollektif bilinç tanrıyı o dönemkinin tam aksine gökte değil, zihinde ve gönülde varsaymaya eğilimli gibi görünmektedir. Bu da hiç şüphesiz hanefi'nin dediği gibi kuran'ın nazil olduğu bağlamla aramızda bulunan antropolojik, sosyolojik, psikolojik farklılıklardan(kimilerine göre uçurumlardan) kaynaklanmaktadır.