Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi göreceksiniz, sayın okurlar, bizler, bunları saptayıp yayınladığımız için "komünist, marksist, vatan ve millet düşmanı" ilan ediliriz, bu kredileri alan ve verenler de "milliyetçi, mukaddesatçı" ve de "maneviyatçı" olurlar. Ne derseniz deyin, kuran iyi kurmuş bu düzeni!..
Reklam
Başkanlık sistemi, yürütmenin sınırsız egemenliği anlamına gelmez. Yürütmenin tartışmasız üstünlüğü, başkanlık sistemlerinde değil, başkancı sistem adı verilen Güney Amerika ülkelerinde geçerlidir. Brezilya, Arjantin, Bolivya gibi Güney Amerika ülkeleri ile Gana ve Gabon gibi Afrika devletlerinde başkancı sistem işlemektedir. Bu özellikleri ile başkancı sistem, anayurdu Amerika’da, karşılıklı dengelerle işleyen başkanlık sisteminin yozlaşmış, başkalaşmış ve yabancılaşmış biçimidir.
Bir rejim ancak, kendi karşıtlarına tanıdığı özgürlük oranında güçlenebilir.
Sayfa 139 - Tekin YayıneviKitabı okudu
Yaşadığımız ortamda, toplumsal olaylara "yaşasın" ya da "kahrolsun" edebiyatı ile yaklaşmak çok yanıltıcı olur. Şu son yirmi yılın acılı serüvenlerinde görüldü ki, bu "yaşasınlar" bir süre sonra "kahrolsunlar"a, kahrolsunlar da "yaşasınlar"a dönüşür.
Rahmetle..
" Şöyle bir etrafınıza bakın, tanımıyor musunuz bunları? Savaşımız işte bunlarladır. "
Sayfa 102
Reklam
herhangi bir şey, hem liberal hem de tutucu nasıl olabilir?
Atatürk, 1929 dünya ekonomi bunalımından sonra gerçekten iki seçenekle karşı karşıya kalmıştı. Birinci seçenek, o tarihlerde «Serbest Fırka» adıyla kurulan Liberal-Kapitalist gelenekçi ve tutucu bir partinin yaydığı ve savunduğu özel girişime dayalı liberal yol, ikinci seçenek ise «Kadro Dergisi» tarafından savunulan «Planlı devletçilik» uygulamalarıydı. Atatürk, bu ikinci seçeneği uygun buldu ve Türkiye bu bunalımın yıkıntılarından ancak «Planlı Devletçilik» ile çıkmasını bildi.
“Babayasa” demokratik terbiye, eğitim ve görgü sorunudur. Anayasa maddelerden oluşur, “babayasa” ilkelerden, inançlardan... Bu nedenle Anayasası olup, babayasası olmayan ülkelerde Anayasalar pek işlemez. Ya da işler, THY uçak seferleri gibi, ikide birde aksar!
184 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Yaşlanamayan Gazeteci
Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli gazeteci yazarlardan Uğur Mumcu'nun ilk kez bir kitabını okudum. Terörsüz Özgürlük vardı elimde biraz romandan uzaklaşıp farklı bir şeyler okumak istedim. Okurken neden isminin ülkemizdeki mahallelere, caddelere, sokaklara, parklara, hastanelere vb. verildiğini daha iyi anladım. Zaten bu kadar cesur olduğundan fazla yaşatılmadı kendisi çünkü doğrular birilerinin zoruna gitmişti. Keşke günümüzde yaşasaydı da fikirlerini yazmaya devam etseydi fakat sonu farklı olmazdı diye düşünüyorum. Terörsüz Özgürlük, kendisinin 1980 - 82 yılları arasında yazdığı köşe yazılarının bir derlemesi. Uğur Mumcu ülke sorunlarına değinirken hükümeti, siyasileri, akademisyenleri, gazetecileri ve hukukçuları sert bir şekilde eleştiriyor. Yazım dili sade ve anlaşılır yapıda. Mumcu aydın bir insan olarak halka yakın olduğunu belli ediyor. Yılmaz Özdil'in etkilendiği bir isim gibi geldi bana, ifadeler az çok benziyor çünkü. Edebi bir roman olmadığı için kitabı farklı değerlendirmek gerekiyor. Derleme olduğundan bazı konular üst üste geldiği için yeter dedirtebilir. Uğur Mumcu o anda gündemde ne varsa onun hakkında yazmış ve kitap haline getiririm düşüncesinde olmamış belli ki. Genel olarak Tercüman gazetesinin sahipleri ve yazarlarının çevirdiği dolaplardan bahsediyor. O dönemin gazeteciliği hangi seviyedeyse olayları banka hesap numarası, pasaport numarası, anne ve baba adın, kimliğine kadar yazmış kendisi. Günümüzde yazsa davadan başını kaldıramazdı herhalde. Özgürlüğü bulduk terörsüzü kaldı.
Terörsüz Özgürlük
Terörsüz ÖzgürlükUğur Mumcu · Tekin Yayınevi · 1994124 okunma
Reklam
Sovyetler ve Bulgar şirketleri ile ilişkili olan Türk şirketlerinin sahip ve ortakları hep antikomünistlerdir.Ermeni ve Yahudi kökenli yurttaşlarımıza her gün sövüp, ayn azınlık kökenli burjuvalarla dış alım şirketleri kurup, sosyalist ülkelerle ticaret yapanlar da bunlardır. Ama iş edebiyata dökülünce bunlardan hızlısı yoktur: - Komünizm her görüldüğü yerde ezilmelidir...
Güzel benzetme
Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz, biraz, pille çalışan radyolara benziyor! "Nasıl" derseniz, şöyle: Devletin temeline Anayasa'yı yerleştiriyorsunuz; Anayasa yeni doldurulmuş bir pil gibi demokrasiyi bir süre çalıştırıyor. Radyolarda da böyle olmaz mı; önce radyodan çok net ses çıkar, düğmeyi hangi dalgaya çevirirseniz, hangi istasyonu ararsanız, ses gelir. Pilin ömrü doldukça, parazitler çoğalır, cızırtılar artar ses yavaşlar.
Sağcı olsun, solcu olsun, kendilerini beğenelim ya da beğenmeyelim, görüşlerini paylaşalım paylaşmayalım, her dönemde kişiliklerini koruyan, düşüncelerini, eleştirilerini, olanaklar ölçüsünde sergileyen insanlara saygı duymak gerekir.
Siyasal alanda "antikomünizm" bayrağı ile dolaşanları şöyle bir araştırın; bunlann birçoğu, sosyalist ülkelerle "ticaret" yapan yurttaşlarımızdır. Anlaşılan, komünizm ticareti ile komünistlerle ticaret birlikte yürütülmektedir.
“Devlet derneklerle” yönetilmeyeceği gibi “şirketler” eliyle de yönetilmemelidir.
256 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.