Aslında Siyasî Ümmetçiler, Erol Güngör'ün tespitindeki gibi genel olarak "ırklar'a karşı değiller. Zaten alttaki maksad azınlık "ırkçılığı" yapabilmektir; ülkedeki hâkim, çoğunluk "ırk"ına karşı çıkmak, onu yok saymaktır. Doğru ifadeyle: Millî birliği, milli egemenliği yok etmektir. Türköne de o tarihlerde buna paralel yayın yapmakta, kötü olanın "hâkim millet milliyetçiliği" olduğunu söylemektedir. Kürtlere karşı Türkçülük yapmak kötüdür ama Türklere karşı Kürtçülük yapmak demokrasidir.
Bu davranışı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ali Yardım 1978 yılında teşhis etmiş:
Şurası acı bir gerçektir ki. 'İslâm Irkçılığı Yasaklamıştır!' sloganı, öteden beri sâdece Türk Milliyetçiliği ve Türk Milliyetçileri' için kullanılagelmektedir: Türkler yaparsa yasak, bir başkası yaparsa serbest. Hikmetinden sual olunmaz.
Ziya Gökalp, Türkçülük yolunda hangi Yahudi himayesini görmüştür? Hasan Bağcı bugün memlekette kuvvetli ve şuurlu bir kütle olan Türkçülüğe bunun hesabını vermeye mecburdur. Veremezse müfteri durumuna düşer. Komünistler, Türkçülüğün Alman icadı olduğunu iddia ederlerdi. Demek ki siyasî ümmetçiler de Yahudi patentini yakıştırmışlar. Teşekkür ederiz.
Atsız'ın Makaleler serisini okuduktan sonra tekrardan okuduğum bu eserini daha iyi anlayabildiğimi söyleyebilirim. Alegorik bir kısa roman, kısa zamanda okunabiliyor. Ama arkasındaki derin katmanlı mesajlar ise oldukça yoğun olarak karşımıza çıkıyor. Tek Parti dönemi özellikle İsmet İnönü dönemi çok sert bir şekilde hicvediliyor. Şunu da dile
Kaşgarlı Mahmud Türklerin siyasi yükselişini bir hadis uydurarak meşrulaştırmıştı. Hadiste Hz. Muhammed Allah'ın şöyle bildirdiğini söyler: Doğuya yerleşmiş bir ordum var, onlara Türk dedim. Bir halka kızdığımda, onları Türklerin boyunduruğu altına sokarım.
Ümmetçiler için namus yalnız apış arasına bağlı çirkin bir nesnedir ve bununla yürüyen hayatın, sosyetenin yükseliş ve genişleyişinde bir ilgi yok iken o, yalnız bu anlamda anladığı ahlaka bağlı kalmıştır.
Ümmetçiler için namus, yalnız apış arasına bağlı çirkin bir nesnedir ve bununla yürüyen hayatın, sosyetesinin yükseliş ve genişleyişinde bir ilgi yok iken o, yalnız bu anlamda anladığı ahlâka bağlı kalmıştır.