Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İktisadî doktrinler çabuk değişir. Değişmeyen prensipler milliyetçilik ve beynelmilelciliktir. “Milliyetçilik” derken bu kelimenin asıl anlamını kasdediyorum. Yoksa son zamanlarda İslâm beynelmilelcileri, siyasî ümmetçiler ve kozmopolit beynelmilelcilerle dünya vatandaşı sosyalistlerin, Moskofçuların kasdettiği milliyetçiliği elbette düşünmüyorum. Aslında bunların hiçbiri milliyetçi olmayıp aksine milliyetçilik düşmanı iseler de, herhangi bir tereddüt ve şüpheye meydan vermemek için, karıştırılmasına asla imkân olmayan “Türkçülük” kelimesini Türk milliyetçiliği olarak kullanıyorum... Sağcı biziz: Türkçüler. Sosyal adaletçi olmamız, vatanın nimetlerini turistlere değil de soydaşlarımıza üleştirmek istememiz, gerçek ah ahlâkın gerektirdiği adaleti sağlamayı dilememiz, solcu olmamızı gerektirmez. Türkiye’nin solcuları daha ortada yokken, Türkçü şair Mehmet Emin Yurdakul o basit şiirleriyle Türk milleti için sosyal adalet istiyordu. Bu fikir onun Türkçülüğünden doğmuştu. Kendisinden yıllarca sonra, “sömürü” nakaratına başlayan plâklar gibi, bu fikri Yahudi Marks’tan almış değildi.
Sağcı Kimdir?Kitabı okudu
Sağ ve solun Türkiye için en doğru tarifi, milliyetçilik açısından ele alınarak yapılabilir. Bir parti, milliyetçi olduğu nisbette sağcıdır. Milliyetçilikte millî gelenekler mühim olduğundan bu türlü partiler millî ahlâk bakımından muhafazakârlardır. Fakat milliyetçilik, milletin toplum ve fert olarak yükselmesi demek olduğundan milliyetçi bir parti adaletin ve servetin dağıtımı bakımından sosyalistlerin fikirlerine yakın olabilir. Dincilik ve siyasî ümmetçilik, Türklüğü ikinci plâna itmek veya saymamak olduğundan milliyetçiliğe aykırı yahut düşmandır. Bu bakımdan dinciler, siyasî ümmetçiler , hilâfetçiler “Sağcı” olamazlar. Siyasî ümmetçiler, İslâm beynelmileli düşüncesinde olup Türklüğü İslâm topluluğu içinde eritmek malihülyasına kapılmış olduklarından beynelmilelcidirler ve her beynelmilelci gibi soldurlar.
Sağcı Kimdir?Kitabı okudu
Reklam
"Türkiye’de dindarlık iddiası taşıyan skolastik tipler yok mudur? Şüphesiz var. Biz bunlara her Müslüman’da bulunan tabii ümmet sevgisiyle karışmaması için 'siyasi ümmetçiler' diyoruz... Siyasi ümmetçi skolastiğin Türkiye’de işi zordur. Çünkü İslam dini Katolik Hristiyanlığın aksine, skolastiğe kapalıdır. Katoliklikte fertle Tanrı arasına bütün heybetiyle Papalık ve kilise teşkilatı girmiştir. Cennetin anahtarı endüljansa kadar bütün manevi kozları elinde tutan bu teşkilat, skolastiğin otoritesini ve otoriterliğini tesise amadedir. İslamiyet’te böyle mutlak hâkim bir ruhban sınıfı esasta mevcut değildir. Tam aksine, kulla Allah arasına kimse giremez; günah sevap defterine hiçbir fâninin hariçten şerh düşme hakkı yoktur.” ( s. 152-153)
Panama YayınlarıKitabı okudu
Türk milleti içinden kendi kimliğini reddeden insanlar türeyebildi. Bu görüşe meylettikten sonra, kendi ırkını, milliyetini hakir görmeye başlayan bunu da İslamın gereği gibi gören insanlar çıktı ortaya... Garip olan, Türkiye'den başka hiçbir islam ülkesinde, kendi kimliğini reddedecek ölçüde islamcılık yapılmadığı halde, öz be öz Türk olan insanların, bu hayali kimliğe mensubiyet duymalarıydı. Ümmetçiler, bu durumu, milliyetçiliği ırkçılık olarak değerlendirdikten sonra, ırkçılığın islama aykırı olduğu, dolayısıyla Türk milliyetçiliği yapanların da Allah indinde günah işlemiş olacağı gibi basit ama cahil kitleler üzerinde etkili bir propaganda ile kabul ettirmişlerdi.
Aslında Siyasî Ümmetçiler, Erol Güngör'ün tespitindeki gibi genel olarak "ırklar'a karşı değiller. Zaten alttaki maksad azınlık "ırkçılığı" yapabilmektir; ülkedeki hâkim, çoğunluk "ırk"ına karşı çıkmak, onu yok saymaktır. Doğru ifadeyle: Millî birliği, milli egemenliği yok etmektir. Türköne de o tarihlerde buna paralel yayın yapmakta, kötü olanın "hâkim millet milliyetçiliği" olduğunu söylemektedir. Kürtlere karşı Türkçülük yapmak kötüdür ama Türklere karşı Kürtçülük yapmak demokrasidir. Bu davranışı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ali Yardım 1978 yılında teşhis etmiş: Şurası acı bir gerçektir ki. 'İslâm Irkçılığı Yasaklamıştır!' sloganı, öteden beri sâdece Türk Milliyetçiliği ve Türk Milliyetçileri' için kullanılagelmektedir: Türkler yaparsa yasak, bir başkası yaparsa serbest. Hikmetinden sual olunmaz.
Sayfa 153 - PanamaKitabı okudu
Ümmetciler bozulacak buna
Kaşgarlı Mahmud Türklerin siyasi yükselişini bir hadis uydurarak meşrulaştırmıştı. Hadiste Hz. Muhammed Allah'ın şöyle bildirdiğini söyler: Doğuya yerleşmiş bir ordum var, onlara Türk dedim. Bir halka kızdığımda, onları Türklerin boyunduruğu altına sokarım.
Sayfa 96 - ALFAKitabı okudu
Reklam
Ümmetçiler için namus yalnız apış arasına bağlı çirkin bir nesnedir ve bununla yürüyen hayatın, sosyetenin yükseliş ve genişleyişinde bir ilgi yok iken o, yalnız bu anlamda anladığı ahlaka bağlı kalmıştır.
Ümmetçiler için namus, yalnız apış arasına bağlı çirkin bir nesnedir ve bununla yürüyen hayatın, sosyetesinin yükseliş ve genişleyişinde bir ilgi yok iken o, yalnız bu anlamda anladığı ahlâka bağlı kalmıştır.
Sayfa 132 - Mavi Gök YayınlarıKitabı okudu
Dincilik ve siyasî ümmetçilik, Türklüğü ikinci plâna itmek veya var saymamak olduğundan milliyetçiliğe aykırı yahut düşmandır. Bu bakımdan dinciler, siyasî ümmetçiler, hilafetçiler «<sağcı» olamazlar. Siyasî ümmetçiler, İslâm beynelmileli düşüncesinde olup Türklüğü İslâm topluluğu içinde eritmek malihulyasına kapılmış olduklarından beynelmilelcidirler ve her beynelmilelci gibi solcudurlar.
"Daha da ilginci, ABD'de Troçkistlerin neo-con olmaları gibi bizde de Siyasî Ümmetçiler post-Troçkist-Marksist "sosyoloji"ye teşnedirler. Morris'in "her devir ihtiyacı olan fikri bulur" sözü tekrar doğrulanıyor."
Reklam
“Dincilik ve siyasî ümmetçilik, Türklüğü ikinci plâna itmek veya var saymamak olduğundan milliyetçiliğe aykırı yahut düşmandır. Bu bakımdan dinciler, siyasî ümmetçiler, hilafetçiler "Sağcı" olamazlar. Siyasî ümmetçiler, İslâm beynelmileli düşüncesinde olup Türklüğü İslâm topluluğu içinde eritmek malihulyasına kapılmış olduklarından beynelmilelcidirler ve her beynelmilelci gibi soldurlar.”
Hiç değişmez!!
Kimdi bu gayri milliler? -Gayri milli sermaye çevreleri ... -Ümmetçiler, şeriatçılar, tarikatçılar. .. -Bölücü çevreler. .. Bunlar gayri millilerin iç unsurları idiler ve arkaları­na ABD'yi ve Brüksel'i almışlardı.
Sayfa 24 - Derin Yayınları 1. Baskı 2004Kitabı okudu
ırkçı-Turancı yazar Nihal Atsız’ın Ötüken Der­gisi'nde çıkan “ Kürtler ve Komünistler” başlıklı yazısından “ Bugün Tür­kiye’de Türklüğe ve dolayısıyla Türk Bayrağı’ na düşman üç zümre vardır: Moskofçular, Kürtçüler ve siyasi ümmetçiler” diyerek başlayan bölüm alıntılanmış ve yazının devamında Malatya’nın bir köyünde Atatürk’ün büstüne saldırıda bulunan kişi hakkında yazarın yaptığı şu değerlendirme­ye yer verilmiştir. “...Bu kişinin bir Kürtçü olma ihtimali üzerinde ısrarla durmak ve ciddi tedbirler almak lâzımdır. Unutmamalıdır ki, Kürtçüler, Büyük Millet Meclisi’ ne girmiş, o ahım şahım Kürtçe ile dergiler yayınla­maya başlamışlardır. Kürtçüler, Kürtlüklerini Türklük aleyhine bir eda ile söylemekten çekinmeyecek duruma gelmişlerdir. Bazı Kürtler, öğrenci derneklerinde önemli yerlere geçmişlerdir.” Nihal Atsız anılan yazısında Şeyh Said Ayaklanması’nı ve Said-i Kürdi hareketlerini dile getirdikten sonra devletin uyanık olmasını “ Kürt asıllıların kritik noktalara getirilme­mesini” istemekte ve “...Kürtler, mevcut nispetindeki akıllarını başlarına derlemeyerek yabancı kışkırtıcılara oyuncak olmakta devam ederler ve Kürt devleti hayali ardında koşarlarsa nasipleri yeryüzünden kazınmak olacaktır. Türk ırkı oluk gibi kanı ve sayısız emeği pahasına yurt edindiği Türkiye’ ye göz dikenleri ne yapacağını göstermiş... 1915’te Ermenileri, 1922’ de Rumları bu ülkede yok etmiştir” diyerek Kürtlere gözdağı ver­mektedir.
12 Eylül'den önceki mücadelenin asıl aktörleri olan bu iki güç ezilince geriye, Yağmur Tunalı'nın tabiriyle Müsülmancılar, asıl etiketleriyle Siyasi Ümmetçiler kaldı. 12 Eylül bunları ezmemiş, hatta asıl tehlike diğer ikisidir, bunlar da denge ağırlığı olsun diye teşvik bile etmişti. Bu kayıtsız şartsız bir teşvik değildi ve “ince ayar” için tokat hazırdı ama zaman farklı işledi. 28 Şubat'a gelindiğinde taşlar çoktan yerine oturmuştu. Laikçiler Siyası Ümmetçilere karşı harekete geçmeye karar verdiklerinde kendilerini “din aleyhtarı” konumunda buldular ki tarihte bu konumdan galip çıkan olmamıştır. |
Sayfa 252Kitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.