Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Latife

Latife
@unuturumkesin
21 okur puanı
Ekim 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Yükseldiğimi sanırken bayır aşağı yuvarlanıyormuşum meğer. Evet, olan gerçekten de bu. Başkalarının gözünde yükselirken hayat ayaklarımın altından akıp gidiyormuş. Artık her şey sona erdi. Yalnızca ölüm kaldı. Fakat bütün bunların anlamı ne? Neden? Hayat bu kadar kötü ve anlamsız olamaz. Ve eğer hayat gerçekten bu kadar kötü ve anlamsızsa neden acı çekerek ölmeliyim? Bunların bir anlamı olmalı!”
Reklam
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi ölüm uçurumunun yanı başında, kendisini anlayan ve ona acıyan hiç kimsesi olmadan yalnız başına yaşamak zorundaydı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat kimsenin etrafında dönmez, herkesle beraber yürür.
...bugünden uzak, asıldığı yerde unu­tulmuş bir takvim gibi sadece geçmiş bir zamandınız.
Reklam
Fakat sonuna doğru bu çılgınlık, tıpkı ellerinde parmaklarını yaka yaka tutmama­ya çalıştıkları mum dipleri gibi sönüverdi . Ne olmuştu ? Yok­sa kendisini bu kadar sevindiren ve eğlendiren şeylerden ya­rın sabaha veya daha uzak bir zamana hiç bir şey kalmaya­cağını ; parmaklarının kurduğu hulyanın, bütün hulyalarımız gibi, zamanla küçük, manasız ve kırık şeyler olacağını bu kü­çük, bu tecrübesiz ruh birdenbire anlamamış mıydı ?
Fa­kat sokağa çıkıp halkın içine karışınca ölüm peşimi bırakıyor sanıyorum. Kesif yaşanmış hayatın içinde fani ömür siliniyor, başka bir şey oluyor. Bilmem anlatabildim mi? Bir cami, bir kahve, bir pazar yeri , köprü başı, bir düğün alayı, hele her cinsinden musiki beni ölümden kurtarıyor gibi geliyor bana . . .
Cahilsin; okur, öğrenir­sin . Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birin­de meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır . Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
Bu­ kadar yakınından geçen ölümün onu bir tarafından yıktığı her halinden anlaşılıyordu.
Onu be­ğenebileceği bir hale sokmak çarelerini aradı , ona müşte­rek hayatlarını bu perişanlıktan kurtaracak bir ufuk bulma­ya çalıştı . Mademki aşkın kapısı onlara kapalıydı , o halde başka kapıları açmak lazımdı .
Reklam
Asıl dava, derin bir şekilde yaşamak ve kendi kendisini gerçekleştirmek, ölüm­lü hayata şahsi bir çeşni vermekti .
Karısının bu ılık nefesleriyle muhakkak bir ta­rafta bir gül ağacı yetişiyor, çiçek açıyor, baharını yapıyor­du. Gözleri yaşla doldu, acıdan ziyade şefkatten harap, ka­rısına yaklaştı. Yastığın üzerinde, cinsini bilmediği bir maden gibi külçelenen saçlarını yavaşça öptü, sonra, onu rahatsız etmek korkusiyle geriye, yatağın öbür ucuna çekildi ve tıpkı inine çekilmiş yaralı bir hayvan gibi, hiç kımıldan­madan orada kıvrılıp kaldı . . .
Behçet bey, yavaş yavaş bu ılık nefesle bütün odanın dolduğunu, acaip ve uykuda bir hayatiyetin, çabuk büyüyen bir nebat gibi, her yanı sarıp istila ettiğini sanıyordu .
Harp meydanında yaralandığı için hareketleri çadırından idare eden bir kumandan gibi, karısı, yattığı yerden kızları­nın birçok eksiklerini, hatta yıllardan sonra muhtaç olacak­ları şeyleri çok önceden hazırlanmıştı.
Onun bütün bu eşyadan istediği şey, hülyasına bir çerçeve olmaları, ona bir firar kapısı aç­malarıydı.
124 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.