Karısının bu ılık nefesleriyle muhakkak bir tarafta bir gül ağacı yetişiyor, çiçek açıyor, baharını yapıyordu. Gözleri yaşla doldu, acıdan ziyade şefkatten harap, karısına yaklaştı. Yastığın üzerinde, cinsini bilmediği bir maden gibi külçelenen saçlarını yavaşça öptü, sonra, onu rahatsız etmek korkusiyle geriye, yatağın öbür ucuna çekildi ve tıpkı inine çekilmiş yaralı bir hayvan gibi, hiç kımıldanmadan orada kıvrılıp kaldı . . .