Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Latife

Latife
@unuturumkesin
21 okur puanı
Ekim 2016 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
İnsan, «mi­zaç», «zaman» ve «eşya» (veya dünya) denilen üç varlı­ğın sürekli dokuması ile oluşur.
Reklam
Bütün nevrozların ve psikozların sebe­bi; insanın yetişme çağında yaşadığı mahrumiyet ve acıların anla­mını bulamamasıdır.
Zihin, kalp ve ruh arasında bağlantı kurulduğu, zaman insan olgunlaşmaya başlar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her dua karşılığında ruhumuzda bir canlanma olur, her ibadet karşılığında ruhumuzda bir mayalanma gerçekleşir; ‘fe­yiz' denilen, manevi ve görünmeyen bir kuvvet, bir nur tecelli olur.
Değerini daha iyi anlaması için, bir şeyleri kaybetmesi ve yeniden bulması gerekiyor­du insanlığın..
Reklam
"Şu yazdığım sayfaya, ışığı ateşten bir uzantı şeklinde akseden güneşin altında yeni ne var? Evet ben de herkes gibi evleneceğim. Beş bin sene evvel yine bu güneşin altında tekrarlanan bir Finland meselesini hatırlıyorum: 'Hayat yalnızken pek sıkıcıdır. İnsan çift oldu mu, bu hayat daha hoş olur. Üçleşince hayat pek tatlıdır.' "
"Hele otuz yaşına gir. Ondan sonra ömür o kadar çabuk geçer ki, insan can sıkıntısı duymaya vakit bulamaz!..."
"...hakiki aşkın ancak 'hürmet, temayül, takdir' gibi hislerin yığılmasından başka bir şey olmadığını söyledi. Uzun uzadıya yaşamış bir eğilim, derin bir saygı, samimi bir takdir olmadan aşk doğmazdı"
"İnsan gördüğü bir şeyin esasını merak ederse, onun neden öyle olduğunu araştırırsa, günün birinde kendi işinde muhakkak yararlanır bundan."
Elbette acı çekerdi, ama bu Yoşiro'nun bildiği şekliyle, "Neden yalnızca ben bu eziyete katlanmak zorundayım?" türünden sızlanmaları beraberinde getirmeyen, yalın bir acıydı. Sadece Mumei'in kuşağının sahip olduğu bir hazineydi belki de. Çocuk kendini biçare hissetmenin ne demek olduğunu bilmiyordu.
Reklam
Evet, konu gururdur Orhan Bey. Müzemle yalnız Türk milletine değil, dünyanın bütün milletlerine yaşadığımız hayat ile gururlanmayı öğretmek istiyorum.
Hazreti İbrahim'in kurban hikâyesinden alınacak ibretin, sevdiğimiz şeyin yerine bir başkasını koyabilmek olduğunu, Füsun'un yıllarca topladığım şeylerine bu yüzden o kadar bağlı olduğumu bana gösterdi.
Hayatla, kimseyle kavga etmeyen, olaylara takılıp mutsuz olmayan, her zaman saf kalabilen ve içten gözüken haline içten içe gıpta ediyordum.
Hayatta artık bir şey olmayacak duygusu üzerime yavaş yavaş çöküyordu.
Sıkıcı senaryoyu okurken, sanat hevesinin, tıpkı aşk gibi, aklımızı körleştiren, bildiğimiz şeyleri bize unutturan ve gerçekleri bizden saklayan bir hastalık olduğunu düşündüm.
124 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.