"kelime"
Çoğumuz şiiri bir kelime işi sanır: En uygun kelimeleri
seçmesini, en elverişli mısraları kurmasını bileceksin! Mısra bir
kelime katarı olduğuna göre, kelimeyi usturuplu seçtin mi,
mesele yok, önce mısraların, giderek şiirin, kurtuldu demektir.
Kelimeye ağırlık veren şiir anlayışı, kökeninde biçimseldir ya, bu
elbette, biçimsel olmayan şiir anlayışı, kelimeyi önemsemeyecek
demek değildir. Galiba bütün iş, kelimeyi ele alıp
değerlendirişimizde düğümleniyor.
Biçimci tutumda kelime, bağımsız bir bütündür, kendi
başına var olur; şiirsel değeri, yarı yarıya ses yapısında, yarı
yarıya anlam yapısındadır; çağrışım yükü önemini pekiştirir.
Şairin biri tutar, tek kelimeyi ya da tek tek bağımsız kelimeleri,
yan yana getirir, bundan bir mısra örgüsü çıkardığını sanır,
ortaya belki mozaike benzer bir "süs" de çıkarır. Bu "süs",
adından da belli, gerçekte şiirsel olmaktan çok, "dekoratiftir.
Hadi bir örnek düşünelim: Geçmiş zamanla ilgili bir şiir yazan
şair, o dönemleri hatırlatmak için, Divan şiiri kelimelerinden
birini ya da birkaçını, şiirinin “yapısına" oturttu mu, o dönem
şiirini yeni koşullar altında yeniden yaratmış olmaz; biçimsel bir
şiir düzeni içersinde, o kelimeleri, geçmişe ilişkin "dekoratif"
birer öğe olarak kullanmış olur. Bu nokta önemli; "ikinci
yeni"den "müdevver" bazı şairlerimiz Divan ya da Edebiyat-ı
Cedide kelimelerini şiirlerine serpiştirerek, geçmiş şiirimizle
daha ileri konaklarda bütünleştiklerini sanabiliyorlar