Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Chat GPT-4o
Soru: İnsanlık bilinen tarihine göre kültür ve dinamiği umut vaat ediyor mu? Cevabı: İnsanlık tarihi boyunca kültür ve dinamiklerin sürekli değiştiğini görebiliriz. Bazı dönemlerde ilerleme ve uygarlık, diğer dönemlerde ise çatışma ve gerileme gözlemlenmiştir. Ancak, kültür ve dinamiklerin belirli bir yöne gitme eğilimi yoktur; bunlar zamanla farklı şekillerde evrimleşir. Umut veren tarafı, insanlar arasındaki ilişkilerin ve toplumların daha iyi bir anlayışa ve daha iyi bir geleceğe doğru gelişmesine yönelik çabalar olabilir. Bu çabalar, hoşgörü, eşitlik, adalet ve sürdürülebilirlik gibi değerlere dayanarak insanlık için umut vaat edebilir.
Freud (2018, s. 42) bireysel varoluşu haz ilkesiyle açıklar ve onun toplumsallığı yarattığını öne sürerken, “acıya karşı en korunmasız olduğumuz zaman, sevdiğimiz zamandır; en çaresiz olduğumuz zaman ise sevdiğimiz nesneyi ya da onun sevgisini yitirdiğimiz zamandır” der. İnsanın yegâne amacının mutlu olmak olduğunu, bu uğurda çaresizliğe düşmemek için hem doğadan korunması gerektiğini hem de insani ilişkilerini kültürel bir dünyayla güvence altına almaya çalıştığını, böylece uygarlığı yarattığını iddia eder. İlkel insanın bireysel özgürlükler açısından daha hür varsayılabileceğini fakat bunun sürdürülemez olduğunu dile getirirken, uygarlığı sefaletin nedeni olarak gören romantikleri de eleştirir (Freud, 2018, s. 46-56). Diğer bir ifadeyle, içinde yaşadığımız kültür dünyası ve hareket ettiğimiz örüntüler Freud’a göre insan doğasının ürünleridir. Bu nedenle insan toplum içinde yaşar, onun yeniden üretimine katılır, içgüdülerimizin bize bildirdiği gibi kaybetmekten korkar ve çaresiz kalmamak için önemler alır ve böylece uygarlaşırız. Bunun yanında uygarlık, güvenlik ihtiyacı için iki ana içgüdüyü, cinsellik ve saldırganlığı bastırır (Freud, 2018, s. 72). İnsan kendini koruyacak duvarlar örerken, içgüdülerini içeriye yöneltir. |Birikim Dergisi, Sayı 372, Nisan 2020
Reklam
Bugünkü modern kapitalist toplumun bütün zenginliği, ilkel sermaye ile birikim sermayesinin hem köle ve sömürge emeği üzerinden hem de işçilerin- kapsamlı bir kavram olmakla birlikte- artı emeğinden elde edilen gelire dayanır. Üst sınıflara tırmanma çabası, zengin olmak için türlü yollara başvuran, maaş alan beyaz yakalılar vb gibi tüm hiyerarşik sınıf klikleri, ilksel sermayenin köle emeğiyle gelişip bugüne kadar gelmiştir. Özcesi, tüm uygarlık köle emeğinin ekmeğini sömürerek bugüne kadar gelmiştir. Zengin olmayı “ahlaki” bir zemine dayandırmak, tastamam tarihten bihaber olmaktır. İngiltere’de ortaya çıkıp gelişen burjuva-buharlı makine çağının zenginliği ilkel birikim sermayesine dayanmakla birlikte, çocuk ve kadın işçilerin 16 saat çalıştırılıp köle gibi pazarlanmasıyla büyümüştür. Büyük bir servetin arkasında daima büyük bir hırsızlık yatar, demişti Balzac. Uygarlık, hırsızlık, sömürü ve katliam çağıdır öte taraftan. Gelişim denilen şey, mezarlarda yatan ezilmiş sınıf ve toplulukların, kölelerin emeği üzerinde gelişmiştir. Nietzsche, Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe adlı metninde, Antik Yunan toplumunun zenginliğini- Apolloncu zenginliğini- köle emeğine dayandırır. Ne var ki o da bir sınıfın çıkarını gözeterek köleliği zorunlu bir uğrak olarak görür. Çünkü karşılığında sanat ve zengin bir kültür oluşturmuştur. Nietzsche de yalnızca bir filozof değildi, yukarıda ifade ettiğim sömürüyü gayet meşru ve yüce gayeler için eşsiz bulmuştur.
"15 ve 17. Yy'da Batılılarca yapılan katliamdan önce bu uygarlık su mühendisliği ve sulama, münavebeli ekim hayvan ıslahında, bilim, tarım, matematik, astronomi, tip alanlarında pek ileriydiler ve bu kültür mirası onlara 5 asır süren vahşi sömürgeciliğe karşı koyma imkanını vermiştir." 20. yy'ın başlarında, artık Kızılderililer yüksek medeniyetleri ve kültürleriyle yok edilmişlerdi.
Enes

Enes

@enesbir
·
14 Nisan 12:56
Amerika'da Yerlilerin Bugünkü Durumu
İnka, Aztek ve Maya uygarlıklarını kuranlar şimdiki ABD'de Şili, Peru ve Bolivya'daki Kızılderililerin atalarıydı. Sulama, tarım, hayvan yetiştiriciliği, astronomi, tıp, mimarlık, matematik sahalarında son derece ileri bir medeniyete sahiptiler. Ancak Batılılar buraya ayak bastıktan sonra büyük bir katliama maruz kalan bu insanların medeniyetleri yerle bir edildi.
ERKEK TİPOLOJİLERİ Kişilik sorunu, otuz yıllık mücadele tarihimizin en temel sorunu olarak süregelmiştir. Kürt toplumsal gerçekliğinin karmaşıklığı, dış güçlerin baskıcı-asimile yöntemleri ile ortaya çıkan kişilik gerçekle- ri, her boyutuyla içinde bulunduğu çıkmazı derinleştirmiştir. Kürtlük bilincinin kişiliklere parçalı yansıması, ağırlıkta da
Kalbinin dediğini yap, aklının dediğini yap vs. gibi formüller çoktur. Peki bütün resmini görebiliyor musun hayatın? Cevap hayır ise yapacağınız hiçbir şeyin doğruluğundan emin olamazsınız. Vicdan, akıl, kalp hepsi yaşanan kültür ve geleneklerin etkisi altındadır. Otorite tarafından şekillenen davranış ve alışkanlıklar neyin doğru yada yanlış
Reklam
-DECCAL-
_İnsan kendi karakterine bakarak Tanrı'yı yaratmıştır. Üstün gördüğü özellikleri Tanrı'da görmek hoşuna gider. İğrenç özelliklerini de Şeytan'a yüklemiştir. _Bir tanrıbilimcinin, dincinin doğru diye duyduğu, yanlış olmak zorundadır: bu bir doğruluk ölçütü neredeyse. Savaş açtığım bu tanrıbilimci içgüdüsüdür: her yerde buldum onun
190 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.