Nice mutlu bayramlara..
Hayata rasgele serpiştirilmiş ilahi ikramlar, kıymet bilen kullara her daim bayram yaşatır. Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan... Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce
Endişe içinde beklediğinden mektup almak, telefonda ansızın sesini duymak, deli gibi burnunda tütenin boynuna sarılmak bayramdır. En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır. Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır. "Ona güvenmiştim, yanılmamışım" sözü bayramdır. Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram. Yeni bir sözcük öğrenmek, bir tünelin sonuna gelmek, müzmin bir işin kapısını çarpıp uzun bir yola çıkıvermek bayramdır. Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek bayramdır. Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır. Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır. Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram. "Can Dündar"
Can Dündar
Can Dündar
Reklam
Hikmet Kıvılcımlı – Memleket Davalarından İşsizlik
A- İşsizlik Nedir? Türkiye’de, otuz yıldır, halk yığınlarının hayatını kanser gibi kemiren bir hastalık var: İşsizlik… İşçi Sınıfının bütün çırpınışları: İlk dernek ve sendika davalarından, son grev tartışmalarına ve yerli malı kampanyalarına kadar bütün hareket ve mücadeleleri hep aynı noktada başlayıp, aynı noktada bitiyor: İşsizlik:
Kırmızı Pazartesi'yle tanıdığım, hayranı olduğum Marquez'un Albaya Mektup Yok uzun öyküsü okuduğum 6.kitabi oldu. Albaya Mektup Yok trajik ve komiğin iç içe geçtiği anlatımıyla türün klasikleri arasında gösteriliyor.Hikayenin temel izleği sıkıyönetimkaynaklı açlık ve yoksulluk;yan izlekleri ise albaya gelmeyen mektup ve horoz 🐓 dövüşüdür.
Bana bahşedilen şey yalnızlık. Korkmuyorum asla çünkü ben bununla doğdum. Bazı insanlar hayatının nasıl sonlanacağını kendi gözleriyle görme şansını elde etmiştir, uzun zaman önce deneyimlemiştir bunu. Bir damla yaş akar kehanet dolu bu gözlerden fakat hiçbir zaman yere düşmez. Neden mi? Bunca zaman sonra hala yalnızlığın ne olduğunu bilmediğinden bahsetme bana; çünkü bu dünyaya kendinden hiç bir hatıra bırakmaz. Var olası lanet şey, görmezden gel işte bu yalnızı. Onca uçurum gördüm hepsinden aşağıya doğru süzüldüm, ama ne öldüm ne de yeniden döndüm. Kalbim intihara meyilli duygularla bir mektup yazmıştı geçmişte. Tozlu, küf tutmuş bir sandıkta bekler hala o mektup, dün gibi hatırlar ne ile savaşıp zaferle çıktığını. Bu dünyaya bir armağan bırakamayacak kadar yalnızdık ama ondan çok şey alacaktık.
Unutursun Mihribanım..
1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedi kılan Abdurrahim Karakoç’un gerçek adını gizleyip, Mihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikâyesi bu… Köyde düğün olacaktır, civardan misafirler gelmeye başlar. Genç Abdurrahim köyünde genç bir kız görür, gördüğü kız ailesiyle komşunun düğününe gelen misafir kızdır. Tanışmak nasip
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.