Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

s

s
@vansky
6 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
sonra o bilindik hasan gülümsemesiyle gülümsedi, köşeyi dönüp gözden yitti. onu bir kez daha böylesine tasasız, böylesine içten gülümserken ancak yirmi altı yıl sonra, solmuş bir polaroid fotoğrafta gördüm.
Reklam
ama şimdi ben senin için açtığım bu defteri yine senin için kapatıyorum. sen de git istersen. ben yokken iyi bak ama kendine. yanıbaşında duran her şeye iyi bak. çiçeğine iyi bak. ellerine, babanın gözlerine, annenin yüzüne, gökyüzüne.
aziz bey üzerine düşen cam kırıklarını silkeledi. o an, uzun ve ümitli bir yolculuğa çıkarken öfkeyle çarptığı kapının yere inen camı aklından geçti. kırılan bir camla başlayan uzun serüvenin sonuna gelmişti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
her şeyi, herkesi kaybetmişti. bütün bu kayıplar arasında en acısının Vuslat olduğunu hissetti. bu boşluğu doldurabilecek hiçbir şey yoktu. oysa Vuslat’ı hep bir gölge, loş ışık, duvarların renginde kaybolan bir eşya gibi görmüştü. ortadan kaybolsa da yokluğu anlaşılmayacak kadar sıradan bir eşya. sevmek için zaman bulamamış, daha doğrusu hiç aramamıştı.
müzeyyen gitti. odanın eşiğinde badanalı ayna, aynadaki diğer müzeyyen ihtimali ve oda ile kaldım. git oğlum dedim kendi kendime çık git, uza
Reklam
bana hiçbir şey sorulmadı, hiçbir şey elde edemedim; ta ki bir gün canıma tak edip evden epey uzaklaşana dek. beni aramaya kimse çıkmadı. kendi başıma, yorgun ayaklarım, koca ahmaklığım ve bulutlar gibi yükselen hayal kırıklığımla eve dönebildiğimde, akşam yemeği bitmişti. aç kaldım. bir şey elde edeyim derken, yemeği bile kaçırmıştım. tabii o an gülebildiğimi söyleyemem; bakmayın şimdi de gülmüyorum. biraz gülümser gibi yapıyorum- eee, olgunluk numaraları. yoksa içim kan ağlıyor. acaba yemekte ne vardı- lokma bırakmamış kafirler.
her şeyin durduğu an. o kadar duracaktı ki dünya, varlığımı fark edemeyecektim. denizin kumuna karışıp hareketsiz kalan balıklar gibi. kendimi durduracaktım. insanların, hiç yaşamamış olduğumu farz etmeleri için. o kadar duracaktım ki, ölecektim.
belki de tek sorun şuydu; biz ne istediğimizi bilememiştik hiçbir zaman. ve dolayısıyla her şeyi deniyorduk. belki görünce istediğimiz, uğruna yaşadığımız şeyi hatırlarız diye.
şinasi o vakit yorgun, bitik bir halde eve girer, kaçar gibi hızlı yürür, derin ve çok mahrem kederini gizlemek için kimsenin yüzüne bakmaz, halbuki zaafını bu haliyle daha çok ifşa eder, belki bunu bilmez, belki de iyi bildiği için büsbütün kederlenir, hızla merdivenleri çıkar ve odasına çekilir, o akşam yemek yemezdi.
her durumda biz seninle çok farklıydık ve bu farklılığımız yüzünden birbirimiz için öylesine tehlikeliydik ki, birbirlerine ileride nasıl davranacaklarını biri önceden hesaplamak istese, senin beni benden geriye hiçbir şey kalmayacak şekilde düpedüz ayaklarının altına alıp ezeceğini varsayabilirdi.
Reklam
böyle zamanlarda ruhumun derinliklerine kadar etkilenir, gözyaşları döker, kendimi kandırırdım. rol falan yapmıyordum, bunları yüreğim kaldırmıyordu.
ama bugünlerde o tür bir şeyi giderek daha az görür oldum. belki de artık o kadar çok kayıp şey yok etrafta. ya da belki ben onları artık fark etmiyorum. başka şeylerle fazlasıyla meşgulüm herhalde.
engelli bir çocuğun ölümünün insanı daha az üzdüğünü düşünmemek gerek. böyle bir çocuğun ölümü, normal bir çocuğun ölümü kadar üzücüdür. hiç mutlu olmamış, dünyaya sadece acı çekmek için ufak bir gezinti yapmaya gelmiş olan birinin ölümü korkunç bir şeydir. bir gülümseyişinin anısını saklamak bile çok zor.
Sayfa 62