Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlk kez 51’inci Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında Akdeniz Üniversitesi’nde sergilenen ve küratörlüğünü geçtiğimiz yıl 10’uncu yılını kutlayan Bant Mag. dergisinin gerçekleştirdiği “100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı” sergisinde Selvi Boylum Al Yazmalım’dan Ah Güzel İstanbul’a, Vurun Kahpeye’den Yalnızlar Rıhtımı ve Sevmek Zamanı’na hafızalardan silinmeyen 100 filme dair 20 illüstrasyon sanatçısının çalışmaları yer alıyor. İllüstratörlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sinemacılar ve akademisyenler arasında yaptığı anket sonucunda belirlenen film listesini temel alarak beşer film seçip ürettiği çizimler; portreler, film sahneleri ve afişlerinden oluşuyor. Çizerler arasında çok sayıda genç yetenek var. Gökhan Akbaba, Saydan Akşit, Aykut Aydoğdu, Ezgi Beyazıt, Ethem Onur Bilgiç, Furkan ‘Nuka’ Birgün, Vardal Caniş, Can Çetinktaya, Berkay Dağlar, Burak Dak, Sedat Girgin, Sadi Güran, Mark Hale, Murat Palta, Naz Tansel, Asuman Tanyaş, Duygu Topçu, Mert Tügen, Ada Tuncer ve Mehmet Uluşahin’in çizimleri projede yer alıyor. Sergi, pazartesi günleri hariç her gün TÜRVAK Müzesi Sergi Salonu’nda 10.00 - 18.00 arasında gezilebilir. :)))))))
Sen susarsan; Bu şehir susar, bulutlar üstüme devrilir Kırmızı açmaz bir daha güllerim, Dudağımda masum gülümseme kırılır, Tersine döner her şey hayat siyah beyaz görünür... Sen susarsan; Dilimdeki türküler susar kırılır sazımın teli, Çekilir dizimin feri ,gözüm toprağa düşer Üstüme serilir hüzün ,başım yastığa küser Hasta kuşlar gibi savrulur ruhum uçmaya cesaret bulamam... Sen susarsan; Aşk susar şiirler susar yazmaz kalemim Açılmaz bir daha hayata perdelerim Ve dağlar bu kadar güzel kekik kokmaz Sen susarsan ben de susarım küser güneşe gözlerim...
Reklam
Gönül Mahkumu Yalanlara prangalanmış bir yüreğin esirisin sen Ve canı burnunda bir adamın ölüm sebebisin sen Hiçbir şey yokmuş gibi davranan Sustukça susan vurdukça vuran Kaçtıkça kaçan alçaldıkça alçalan Kalleş bir yüreğin puslu gözlerisin sen Dağlasan da her vakit yaramı Sanma sana durup durup ağlarım Bağlasan da bütün yollarımı Sanma
Gök kesildi Ben, atların kartalların ve cümle yeraltı hayvanlarının özgürce dolaştığı coğrafyalardan geldim. Ben bir çiçekli bozkırın, kara ormanların hırıltısıyla uyuyup, uyandım. Ben kabul edildim ve tanrıların evlerinde dolaştım, büyük denizcilerin rüzgârları yüzümü okşadı. Ben, heybetine türküler yakılan dağlarda koştum. Ben o dağları
Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde bir göl vardır. Göl, tıpkı bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir. Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Dağların üstündeki öfkeli gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek ise resmi daha da sıkıntılı bir hale sokmaktadır. Dağın eteklerindeki şelale insana gürültüyü, yorgunluğu hatırlatacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir. Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki, çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise bir anne kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örneği sunmaktadır. Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim... Kral bunun nedenini şöyle açıkladı: "Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükunet bulabilmesidir
“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.” YAŞAR KEMAL
Reklam
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.