Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Kendi ruhunun yalnızlığını bulup ortaya çıkartmaya çalışan Raif'in hayalleriyle yola yıkılan bir hayatı. Hayatı boyunca bir kelime olsa o olurdu sanırım diyordu ya zaten "size kırgın değilim sadece mütessirim". Mütessir , Raif efendi hayatında hiç kimseyi yanına yaklaştırmadığı ruhunun yalnızlığında sadece tek bir insan için çabaladığını düşününce dünyada yalnız kaldığını hisseden mütessir bir insan. Lise yıllarında zorunlu olan bu kitabı şimdi yeniden okumak garip hissettirmiş olsa da aslında onu yeniden değil de sanki gerçekten şimdi okumuşum gibi. O yıllarda ne hissediyorum bilmiyorum ama şimdi onların aşkına karşı kalbimde ufak tefek bir his vuku bulmakta. Kitabı okuduğum müddetçe kaşlarım biraz havada ruhumda Raif'in izlerinden birer parça ve Maria'nın aşkını hissetmek ister gibi birkaç düşünce hafızamda kazılı kaldı.
Kahrol İsrail!
Ne desem, kelimeler olması gereken yerlere oturur; ne desem kalbimdeki anlatabilirim bilmiyorum.
Kitabı okumaya başlamadan önce, okumak konusunda kararsız kaldım. Filistin bu haldeyken, Yahudiler içlerindeki tüm iğrençliği ve ş*refsizliği dışarı vurmuşken, Yahudilere karşı açılan bu savaşı anlatan bir kitabı okumak doğru mu diye düşündüm.
Sonra
Her Şeye Rağmen Sevgi, toplam altı hikayeden oluşan kitabın 49-67 sayfaları arasında yer alan dördüncü hikaye.
Kitaptaki son hikaye, 109. sayfada başlayıp, kitabı noktalayan “Çaresiz Hastanın Ölümü,” bildiğimiz “İvan İlyiç’in İlginç Ölümü.” Benim en çok beğendiğim ise “Şeytanın Hilesi” adlı hikayeydi. Tolstoy’u değerlendirme hadsizliğinde
Jo Nesbo ismini çok yerden duymuştum ama polisiye aşığı biri olarak bir türlü okuyamamıştım. Beklentimin karşılanmamasından çok korktuğum için kısa bir araştırma yaptım. Harry Hole serisinin 3, 4 ve 5. kitapları çok sevilmiş olsa da serinin 1. kitabından başlamaya karar verdim.
Kitabın konusu şöyle: Sydney'de öldürülen 21 yaşında sarışın bir kız var ve cinayeti çözmeye yardım etmek için Norveç'te iyi bir dedektif olan Harry Hole geliyor. Bu işe burnunu sokmaması sadece tatil yapması söylense de klasik bir şekilde dedektif sorgularına, araştırmalarına devam ediyor.
Kitabın ilk yarısı öyle karışık ve kopuk kopuk hissettiriyor ki "ne alaka şimdi bu ?" ifadesiyle okudum. Daha sonra her şey yapboz parçası gibi birleştiğinde tüm o kopuklukları anlamlandırabildim. Ve yazarın yazım stilinde en sevdiğim şey şu oldu: Evet size bazı şeyleri nasıl çözdüğünü de açıklıyor ama bazı minik noktalar da veriyor siz bunu kendiniz düşünüyorsunuz. En azından ben böyle hissettirmesini sevdim.
Eğer en başta bilseydim Rus edebiyatından kitaplar okurken yapıldığı gibi bunda da karakterleri bir yere not alırdım, o karışıklık biraz daha azalmış olurdu.
Seri ilerledikçe araştırdığım kadarıyla çok daha iyi olacakmış. Heyecanla diğer kitaplarını da okuyacağım.
Spoiler değil ama okuyanlar anlayacaktır; tekne bölümü beni 35 yerimden bıçakladı. Ama sondaki Joseph ayrıntısına bayıldım.
Keyifli okumalarr...
185 syf.
9/10 puan verdi
Kitabimiz yazarın insanın içine işleyen kitaplarından bir tanesi.... Zor durumda olan insanların yaşadıkları , hayat mücadelesi çok güzel yansitilmis. Duran on yaşında bir çocuktur. Ailesi ile köyde gecinemedikleri için İstanbul'a göçerler. Babası hastadır. Duran çalışmak zorundadır. Yolu Rüzgarlı pazara çıkar. Bu pazar yerinde olan tüm karakterleri bizlerde Duran ile birlikte tanımaya başlarız. Her karakter kendine özgüdür. Paraları yoktur ama gönüller zengindir. Nimet, Cesur ,Doktor,Pala, şapkacı bacı hepsini tanırız ve çok severiz. Okuyun mutlaka...
Alıntılar:
🩵-Ben büyüdüm galiba.
Masal bitti.
...
🩵Unutmayın hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
🩵Hem yanıyor, hem seviyor.
Sevmek yanmak demek değil mi?
Ta Fuzuli'den bu yana böyle.
🩵Güzel bir gündü.
Güzel bir gün nasıl olur?
Ya hava ile, ya para ile.
🩵Şimdi zaman değişti.
Şu "değişen zamanın sırrını" kimse çözemedi.
🩵Bazı şeyler hayatımızdan sessizce çıkıp gidiyor. Nasıl da kolayca razı oluyoruz.
🩵İnsanın parası yolda yürürken biter de, ulan nasıl bitti bu para diye şaşkınlıktan küçük dilini yutar.
🩵Mevsimler neler anlatır insanlara? Dünyanın ne menem bir şey olduğunu anlatır. Başlangıcı ve sonu fısıldar.
Öyle bir kitap tavsiye edeceğim ki size her yaştan okurun seveceği türden!
Benden önce annem okuduğunda demişti ki “Gamze bence hemen okumalısın tam senlik!”
Şimdi ben de aynı cümleyi oğluma kurdum”Kesinlikle okumalısın oğlum,bayılacaksın!”
Çoğumuz geniş imkanlara sahip olsak da kimi zaman hayatımızda ne eksikse içimizde yarım kalan o yarıyı tamamlama gayretinde oluruz. Bu kimi zaman maddi bir eşyadır kimi zaman da başımızı omzuna yaslayıp hiç konuşmadan anlayabileceğimiz bir insandır.
Yue ve Tai’nin öyküsü de dillendirilse de eksik kalacak,anlatılsa da yavan kaçacak çünkü bir türlü aralarındaki derin dostluğu tanımlamaya kelimelerdeki kafi gelmeyecektir. Bizi arkadaşlığa,dostluğa,aradaki sınırlara aldırmadan yeniden inandıracak sıcacık bir öykü!
Geçmişte kaldı böyle dostluklar canım şimdi sadece adı var dediğimiz nice güzellikler hala yaşansa da biz bir türlü varlığına inanmamakta ısrarcı oluruz.
Hiçbir eksiği olmasın diye çabaladığımız çocuklarımızın en büyük eksiğini kendimiz yaratıyoruz aslında:Sevgi ve güven!Sonra da bu eksiklikleri gidermek adına daha çok çalışıyoruz.
İçimizde kalan umut kuruntularını yeşertmek,unutulmuş fedakarlık ve inanç duygularımızı yoklamak için hatta camımıza konan minicik bir serçenin sesi ve belki kanadındaki tüyler,bir ağacın yaprağı ya da üzerindeki kıvrımlar,saksıdaki çiçekler ya da topraktaki koku hala sizi mutlu etmeye yetiyorsa bence bu kitap tam da size göre!
