Gastronomi alanında otorite haline gelebilmek için malzemelerin ve yemeklerin en iyi örneklerini deneyerek referans noktaları oluşturmak gerekiyor. Belli bir gelir düzeyine sahip olmanız lazım. Mümkün olduğu kadar fazla restoranı denemeniz lazım ve bu ciddi bir bütçe gerektiriyor. O yüzden, kişinin bunu ilk başta hobi olarak yapması, kişisel harcamaları ile önemli referans noktalarına sahip olduktan sonra eleştirmenliğe başlaması daha olası. İyi bir eleştirmen olabilmenin o yüzden sınıfsal bir boyutu var. Öte yandan, herkesin hayatı ilgi duyduğu belli şeyler var ve bu doğrultuda diğer alanlarda harcama yapmaktan feragat ediyoruz. İyi bir ev veya iyi bir araba sahibi olmak benim için önemli değil. Ancak iyi restoranlarda yemek yemek hep bir öncelik olmuştur. Her şeyde otorite iddiasında bulunmayın . Bırakın, her alana girmek zorunda değilsiniz. Belli bir alandaki gelişimin ve olgunlaşmanın göstergelerinden biri de tıpkı ekonomik sistemlerde olduğu gibi iş bölümüdür. En basit yemek unsurunda bile ona has uzmanlar ortaya çıkacak ve otorite haline gelecektir.
1981-1990 arasında Berkeley’de okurken kendi değer sistemim, önceliklerim oluştu. Bu tercihlerin başında yaşamın her alanında estetik bir boyut taramak ve yaşamın anlamını geleceğe ertelenmemesi gereken anlık hazların tatmini olarak görmek geliyor. Başka bir deyişle yaşamına sanatsal bir duyarlılıkla yön vermek. Seni mutlu edecek işi yapacaksın. Arkadaşlarını menfaat zincirlerinin oluşmasına ve çevreden gelen baskı ve beklentilere göre değil, kimyalarınızın uyuşmasına göre seçeceksin, eş seçimine kimsenin burnunu sokmasına izin vermeyeceksin ve kimsenin fikrini sormayacaksın. Gastronomi ; hem bir araç, hem de bir amaç. Günlük streslerden ve yaşamın sorunlarından, bir an için bile olsa kendini soyutlamak için bir araç. Ama güzel bir aşk ve onun doğal uzantısı sevişme gibi, haz duygusunun doruk noktalarından biri aynı zamanda.
Reklam
Biz herkesin aynı şeyi yaptığı, bireysel farklılıkların bencillik olarak görüldüğü bir toplumuz.
Sayfa 120Kitabı okudu
Başkaları bizi nasıl görürse görsün, kim olduğumuzla ecdadımız arasında yakın bir ilişki var. Yetişme biçimi, bilgi, görgü ve belki genetik kodlama tanidigimiz ve tanımadığımız ecdadımızdan bize kalan bir miras.
Kirli olduğuna inanılan politik ve ekonomik ilişkiler, başarının ancak ideallerden ve etik prensiplerden vazgeçerek mümkün olacağı inancını sağlamlaştırıyor. Bu da dikte edilen değil, arzu edilen hayatı yaşamaya dair umutları giderek azaltıyor. Bu sebeple, tutku duyduğu yemek ve şarabın peşinde, arzu ettiği hayatı yaşayan birinin gençlerde hayranlık uyandırması ve rol modeli teşkil etmesi şaşırtıcı değil.
Türk mutfağının giderek daha kötüye gittiğini düşünüyorum. Bunda Türkiye’nin gidişatına paralel bir durum söz konusu. ülkenin tüm kurumlarının çöktüğü ve yozlaştığı bir ortamda, restoran sektörünün bundan bağımsız kalması düşünülemezdi. Kötüye giden sosyo-ekonomik koşullar restoranların iyi malzeme tedarikinde zorlanmasına, maliyetleri düşürmek için emek-yoğun yemeklerden kaçınmasına yol açıyor. Artık her şeyi kısa yollardan yapmaya çalışıyoruz. Ve ülke mutfağına dair eskiden de var olan sosyal ve kültürel bir paradoksla karşı karşıyayız: lezzetin olduğu, yemeklerin yenildiği lokantalarda uzun süre oturamıyorsunuz. Oturamıyorsunuz, çünkü yemeğe eşlik edecek içkiler sunulmuyor. Öte yandan, iyi içkilerin sunulduğu yerler ise yemeklerin daha zayıf olduğunu, lezzetin gözardı edildiğini görüyorsunuz. Bu yozlaşma da teknolojik gelişmelerin , özellikle sosyal medyanın rolünde hafife almamak lazım. Artık spot ışıklarının yemeklere değil, aşçılara çevrildiği bir dünyada yaşıyoruz. Ve artık ünlü aşçılar mutfaklarında geçirdikleri zamandan çok daha fazlasını sosyal etkinliklerde geçiriyorlar. Vaziyet bu olunca, büyüklü küçüklü, hangi spesifik alanda olursa olsun bağımsız yemek otoritelerinin öneminin arttığını düşünüyorum.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.