Çocukluk soğuk odalarda sisli sabahlara uyanılan bir anı, renkleri belirsiz, sevinçleriyse yalnız düşlerde saklı. Yaşam sahte dekorlarda hissedilmeyen duygularla sahnelenen bir oyun. Yaşlılık düşünsel tutkulara rağmen ulaşılamayan ideallerin hazin sonu. Geçmiş derin bir boşluk, yalnızlık ve suskunluk kokan, okunmuş kitapların tozları ile kaplı. Karanlık bir çukur sonunda insanın kendisiyle hesaplaşmasının tamamlandığı perde. Cenaze son fotoğraf, yok edilen, parçalanan hayat ağacının gölgesinde...
"Ölümün beni hep pençesinde tuttuğunu duyumsuyorum. Nasıl davranırsam davranayım, o her yerde." [Franz Josef Murau]