"Her bir hücre ve her bir organ belli bir titreşimle çalışır (Allah'ı zikreder).
Ancak, atıkların birikmesi ile ağırlaşan hücrelerin titreşim frekansları bozulur (Allah'ı zikirden ayrılır)."
Neyse ki, tüm bu olaylar; ana karakterimizin kodesi boylamasıyla nabzını düşürüyor... Eveeet! İşte tam da bu noktada Burgess, alt metinde vereceği mesajın temelini atıyor:
"Seçtiğimiz için mi iyiyiz yoksa iyiliğe mi zorlanıyoruz?".
Aslına bakarsanız Burgess bu mesajın sinyalini, kitabın 73. sayfasında yer alan şu alıntıyla veriyor:
"İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse insanlıktan çıkar."
Bunu gerçek hayattan da net bir şekilde biliyoruz ki:
Seçme hakkı elinden alınan bir insanın mekanikleşmesi işten bile değildir. Bu sebeple, Alex'in "sözde iyi ve sözde kötü" arasında mekik dokuyuşunu serüven boyunca izlenimliyoruz.
Hangi mevki ya da hangi pozisyonda olursan ol, sistem seni çıkarları doğrultusunda yontmaya devam edecektir. Ve o çok güvendiğin doğruların, yanlışların olacaktır aslında.
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,8bin okunma
Bir kadın düşünün; aşık, kör ve her şeye rağmen umutlarını hiç yitirmeyen.. Bir kadın düşünün; bilinmeyen, tanınmayan ve hiçbir şartta hatırlanamayan.. Ve bir adam; yakışıklı, zengin, yardımsever ancak karşısındakini bir yabancıdan öte görmeyen, onu hatırlamayı beceremeyen ve onu umursamayan...
Birçoğumuzun bazen dönüp baktığı ve karşısındaki kişiyi bir anlık da olsa tanıdığını düşündüğü o birkaç saniyenin dayanılmaz muamması bu kitapta da yaşansaydı ne olurdu acaba? R., bilinmeyen kadını ya tanısaydı. Bilinçli bir şekilde yaklaşsaydı, gençliğinde günler geçirdiği kadını yıllar sonra tekrar gördüğünde tanıdık bir ifadeyle alsaydı kollarına. Ne olurdu? Yine aynı tutkuyla sever miydi kadın ulaşılmaz olan adama ulaşsa, ya da bir kitap olur muydu bundan, bu kadar severek okur muyduk bizler? Bence okumazdık, hatta kitap dahi olmazdı o zaman..
Kimimiz 'Dertlerin kalkınca şaha bir selâm gönder Allah'a.. " diyor sığınıyor Yaradana. Dualar.. dualar.. Sonsuz bir teslimiyet sabır dolu bekleyiş. Kimimiz ' Vur kadehi ustam bu gece de sarhoşuz.." diyor ruhunu kendinin bile bilmediği dipsiz boşluğa yolluyor öyle huzur buluyor. Kimimiz tutunuyor bir Sezen şarkısına gırtlaklar yırtılana kadar ver yansınlar.. " Hayat dediğin dünya üzerinde bir arayış. İnsan ne aradığını da bilmiyor işin kötüsü.." dedi Tunç. Hakikaten ne arıyoruz biz ?
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20214,020 okunma
Aşk ateşe yürümek demektir," diyordu “ya da aşk seni ateşe çeker, pervane ışık gibi, er geç yanacaksın, ama yandığına değer. İyi de insan bu hastalık için mi yaşıyor yani diye sorarsan, evet, aşk yoksa yaşamaya değmiyor bu hayat.
Çünkü yakın diye bir şey yok. Yakınlık ya da her ne ise insanları bir arada tutan şey, kelimelerle, hareketlerle, öğrenilmiş duygularla imal edilmiş, zayıf bir bağ, hiç beklenmedik bir anda kopuyor..
Aşırı sevilmek iyi bir şey değil.
Bağımlılık yapıyor, kurtulamıyorsun. İşin kötüsü kurtulmak isteyip istemediğini de bilmiyorsun. Bu yüzden sürünüyorsun, yıllarca. Aşırı sevilmek insanı süründürüyor..