Martin Eden başını salladı. Bilginin sınırsızlığı aşikar olan dehlizlerine kısacık bir bakış atmıştı. Orada gordugu,kafasında somutlasmaya başlıyordu. Olağanüstü imgeleri,soyutlamalara somut bir biçim kazandırdı. Beyninin simyasinda trigonometri ile matematik ve bunların işaret ettiği bütün bilgi dünyası,büyük ölçüde bir manzaraya dönüştü. Ağaçların oluşturduğu yeşil dehlizlerin arasından ormanın içindeki açıklıklari,kimi zaman yumuşacık bir ışıkla,kimi zaman yaprak aralarından yer yer görünüp kaybolan parlak ışıklarla aydınlanan kayranlari görüyordu. Erguvani bir pus,uzaklardaki ayrıntıları örterek belirsizlestirmisti;ama o pusun ardında bilinmeyenin büyüleyici çekiminin, romantik aşkın cazibesinin bulunduğunu biliyordu. Şarap gibi esritmisti başını. Işte önünde kendisi bekleyen bir serüven,elleriyle ve kafasıyla yapacağı şeyler vardı; önünde fethedilecek bir dünya duruyordu. O anda zihninin kuytularindan aklına bir düşünce düştü; Fethetmek,yanı başında oturan zambak solgunu bu kızı elde etmek.