Weltschmerz: Dünya ağrısı
Öve öve bitiremeyeceğim bir kitabı okumanın zevki var içimde. Ayfer Tunç; dili net ve açık, oldukça acılı ve akıcı yazan, derdi bile güzelleştiren bir yazar.
Kitabın kahramanı Mürşit, hayattan bezmiş, boşvermişliğin akıl almaz bir seviyesinde yaşayan bir karakter - yaşadığı tartışılır. Felsefe okumak için İstanbul’a gidiyor ama kısa sürede fenalaşan babasının yerine otele bakmak için geri geliyor. Bu noktadan sonra dönmeseydi ne olurdu diyerek karakterle derde dert katıyoruz. Eşinin kendisini sevmesi, oğlu Özgür’ün özgür ruhu ve kızı Elvan’ın dünya ağrısından kendi tecrübesiyle haberdar olması kendisindeki ağrıyı katlıyor.
Karakter olarak boş vermiş bir çizgisi var fakat ailesini asla yok sayamıyor. Onları, kendini hayata bağlayan bir değer olarak değil insansızlaşmasının önünde bir engel, yalnızlığında bir esaret olarak görüyor.
Sabit noktası olan ve nefret ettiği otelden, başkalarının hayatını izliyor. Bunlar olurken sığındığı tek kurtarıcı liman, akşam birkaç kadeh rakı parlattığı arkadaşı Madenci.
Bütün bunları okurken Mürşit’in bir derdi olduğunu anlıyoruz. Yazar bunu öğrenene kadar kitabı merakla okutuyor. Madenci’nin dertli ve otele uymayan profilinden, Mürşit ile konuşmalarından karanlık bir yanı olduğunu görüyoruz. Bu ilişkinin gidişatı sayesinde de Mürşit çözülüyor.
Kurgusu, dili, yazarın zekice seçtiği başlık her şeyi özetliyor aslında. Bir şans verilip okunmalı. İçinizde bir ağrı yoksa tabi…