Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

NiS

Filmlerin kadın kahramanlarına benzemeyi, onlar gibi davranma özgürlüğüne sahip olmayı arzu ediyorduk. Fakat kitaplar ve filmler ile toplumun buyrukları arasında, geniş ahlaki yargılar ve yasaklar bölgesi uzanıyordu, bizim onlarla özdeşleşme hakkımız yoktu.
Reklam
Doğuştan gelen zekâ geriliği kimseyi kaygılandırmıyordu. Delilik korkutuyordu çünkü bir anda, esrarengiz bir şekilde, normal insanların başına geliyordu.
Bu yaşamadıkları zamanın sızısını hep içlerinde taşıyacaklardı. Başkalarına ait anılar, kıl payı kaçırdıkları döneme dair gizli bir nostalji hissini ve günün birinde aynı şeyi yaşama umudunu omuzlarına yüklenecekti.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Öleli yarım asır geçmiş dedelerin, ninelerin ve ölmüş anne babaların kafalarının içindeki milyonlarcası gibi, bu görüntüler de bir anda yok olup gidecek. Daha biz doğmadan önce göçüp gitmiş insanların ortasında küçük bir kız olarak belirdiğimiz görüntüler, tıpkı çocuklarımızın küçüklük hallerinin hafızamızda anne babamızla ya da sınıf arkadaşlarımızla yan yana olduğu görüntüler gibi. Günün birinde biz de çocuklarımızın anılarında, torunların ve henüz doğmamışların arasında belireceğiz. Hafıza da cinsel arzu gibi, hiç durulmuyor. Ölmüşlerle hayattakileri, gerçek varlıklarla hayalî olanları, rüya ile hikâyeyi iç içe geçiriyor.
Ve günler geçtikçe cümle kurmanın, kelime birleştirmenin ya da yalın, dört satırlık mısralar yazmanın gerçekten becerebildiğim, beni tutkuyla bağlayan tek şey olduğunu daha iyi anlıyorum. Bunu yapabilmem için de onları sonradan kullanabilmek amacıyla bir arşive yerleştiriyormuşum gibi insanları özel bir şekilde gözlemlemem lazım. Bunu yapabilmem için ayrıca özel bir şekilde okumam lazım, belli belirsiz ihtiyacım olan şeyleri hemen olmasa da sonradan kullanmak için bütün gözeneklerimle içime çekercesine.
Reklam
Ölümün doğuma, doğumun ölüme varan kadim çemberi, yanı başımızda, ardımızda, göğsümüzde, insanlığın bugüne dek yaşadığı ne kadar acı varsa tümünü kanırtarak ve bizim varlığımızı külliyen yok sayarak, bir kez daha tamamlanıyor.
Bu şehir herkes uyurken, sokaklar bomboşken bile uğuldar. Neden bilir misin? Çünkü burada, bu şehirde senin gibi yazdıkları hiç basılmamış yığınla kayıp şair yaşamış ve ölmüştür. Ayıklasan kelimeleri o uğultudan, hep şiir çıkar. Onların bölük pörçük cümleleri şu soluduğun havada dolaşıyor. O yüzden şehri içine çeken şiirle dolar. En pis havasında bile bu şehrin şiir var. Yaşamı sevmek ve hep bir şeyler gevelemek için bu bile yeter adama.
Kim olduğumu bilmiyorum ama şiir nedir hatırlıyorum. Kutsal kelimelerdir şiir! At elinden o kağıdı kalemi, hiçbirini yazma, hep mırıldan. Hepsini kaybet, unut gitsin. Fark etmez. Bir kez ağzından çıkmaları hatta sadece aklından geçmeleri bile yeter. Bırak yazma istersen. Onlar ruhundan çıkar, havaya karışırlar, yele tutunurlar, denize düşerler, toza bulanırlar. Sonra da muhakkak biri bulur onları, duyar bir şekil. Bak şu koca şehrin uğultusuna. Sadece arabalar, insanlar, fabrikalar, hayvan sesleri değildir bu devasa uğultuyu yaratan. Şiir vardır o uğultunun içinde.
Kimin kim olduğuna önem veren bu dünyanın kimseye önem vermemesi üzerine düşünmeye başladığımız anda her şeyin altüst olacağını bildiğimizden olsa gerek, hiçbirimiz gerçekten kim olduğumuzun peşine düşmüyoruz. Sadece hayali bir tanrının kulu olduğunu sanmak yetiyor insana.
Özbilinçliliğin sonucu: İzleyici ve aktör aynı kişi. Hayatımı kendim için, kendi eğitimim için bir seyirlik olarak yaşıyorum. Hayatımı yaşıyorum fakat hayatımın içinde yaşamıyorum.
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
Ölüm bir zamanlar zannettiğim gibi yumuşak bir kendinden geçiş değil. Zalim, iğrenç ve pis kokulu. Kollarımı kendime doluyorum, genç ve sağlıklı olduğuma seviniyorum. Yoksa gençliğim sadece bir yokluk, bir an evvel geride bırakmak istediğim bir engel.
Bütün bu değişim ötesindeki varlıklara bakarken, aslında değişikliklerden nefret ettiğimi fark ediyorum. Etraftaki eşyaların çehresi değiştiğinde, kendini dağıtmamak zorlaşıyor.
Birden hiç sevmiyorum burasını ve anılarımın her biri bana karanlık ve hazin geliyor. Burada oturduğum sürece, yalnızlığa ve anonimliğe mahkumum. Dünya beni insandan saymıyor ve ne zaman bir köşesinden tutmayı başarsam, hemen elimden kaçıp gidiyor. İnsanlar ölüyor, üstlerine evler yıkılıyor. Durmadan değişiyor dünya, bir tek çocukluğumun dünyası olduğu gibi duruyor.
..."amma sessizsin, bir şey mi oldu yoksa?" diyor. Keskin bir şekilde söylüyor bunu çünkü ancak ruhum tümüyle onun ruhunda barındığında ve içimde gizli bir köşeyi ondan saklamadığım zaman seviyor beni.
154 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.