Taşra zihinsel yaşayan bir insanın her şeyini alıyor ve ona (hemen hemen) hiçbir şey vermiyor, oysa büyük kent hiç durmadan veriyor, bunu görmek ve tabii hissetmek gerek, oysa gören ve hissedenler pek az, o yüzden iğrenç bir duygusallık içinde taşraya çekiliyorlar, orada da her durumda en kısa zamanda zihinleri emiliyor, boşaltılıyor ve eninde sonunda perişan olup gidiyorlar.