Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sefer de tahammül de içimde ..
“Alnımıza ya tahammül ya sefer yazılmış. Bize sefer düştü.” diyerek eskinin omzunda sazı diyar diyar gezen âşıkları gibi kendini tozlu yollara vurdu.
Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.
Reklam
Irmak bir başlangıç. Bir düş. Ama bir yol ve bir yoldaş. Ne tabiat parçası, ne çiftlik hayali. Ne kaçıp gitmek, ne ekip biçmek. Sefer de içimde, tahammül de.
Sayfa 124Kitabı okudu
Ona, -Hayatta paradan daha değerli şeyler de var, demiştim.
Sayfa 113Kitabı okudu
Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi, kefareti büyük oluyor.
Sayfa 111Kitabı okudu
Kısa süren hafif bir yer sarsıntısı gibi gelip geçti ölüm. Gökyüzü yeniden maviye boyandı. Korna sesleri yeniden duyuldu.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Bu kitapları kimler yazmıştı, kimler ciltlemişti? Nasıl, nereden, ne zaman buraya gelmişler, bu dolaba girmişlerdi? Niçin bu kadar yalnız kalmışlardı. Ve ne kadar çoktular.
Şimdi milli kültür, millî şuur demektir. -Oturuyor, tabla aranıyor bu sefer, bulamayınca sigarayı tahta masanın kenarına bırakıyor- Millî şuur nasıl kazanılacak? Nasıl hayatımızın her safhasına yayılacak? Burada önemle durmalıyız. Hayatımızın bir bütün olduğunu unutmamalıyız. Pek tabii ki insanlar sadece okuyup yazmıyor, düşünmüyorlar. Onlar aynı zamanda yiyen, içen, uyuyan, seven, sevilen yaratıklar. Dönüp bir bakalım, Türklerde yiyecek kültürü üzerine neler söylenmiş? Öyle değil mi ama! Bizim ne düşündüğümüz, biraz da ne yediğimize, nasıl yediğimize, ne kadar yediğimize bağlı değil mi? Şimdilerde ilerlemiş veya geri kalmışlık bir devletin fertlerine düşen ortalama protein miktarı ile ölçülmüyor mu? Bu ne demektir aynı zamanda?
Milli şuuru güçlendirmek, milli kültürü yaymak, mukaddesata sahip çıkmak... Çok güzel, pek güzel, böyle deniyordu ardından, alçak sesle, kimden yanasınız? Baş dik, gözler ilerde, kalbin çarpıntısı ve ruhun yükselişi: Hak'tan yanayız. Ah ne kadar tatlı, biz de haktan yanayız, daha doğrusu herkes haktan yana. Siz kiminle birlikte haktan yanasınız?
Siyaset çirkefti. İnsanların birbirini yediği, insanların alınıp satıldığı yerdi. Doğru. Ama şurası var, buna da bir haysiyet kazandırılamaz mıydı?
Reklam
Ona bakınca beyaz gürbüz dişler arasında çiğnenen ince, taze bir yulaf sapının buruk diri lezzetini duyuyor. Yeni sürülmüş bir tarlanın buğusunu. Saban demirinin kayıp gittikçe biteviye devirip bir yana düşürdüğü sıcak toprağın kokusunu.
Yıkanmış maviliği ile gökyüzü. Akıp giden beyaz bulutlar. Uzaklarda, sisler arkasından beklenmedik yükseltileri ile dikilen sıra dağlar. Yaprak yeşili, portakal rengi.
Beni kim tanıyabilirdi? Yönelişlerimi, arzularımı, oluşmamış fikirlerimi, açlığımı. Galiba bana yükledikleri kutsal görevin farkında değillerdi. Arzularından sıyrıl, nefsini değil başkalarını düşün, çalış, hizmet ehli ol. Peki ben okumayacak mıydım, giyinmeyecek miydim, her gün gözlerimin önünden parlak saçlarını savurarak geçen bir Fetaneť'in peşinden gitmeyecek miydim? Neye karşı olacağımı, nelere tutunup nelerden kaçacağımı el yordamı ile tayin ettiğim bir çağda.
Hani bu derneğin salonlarını dolduran gençler? Nerde hemen her gün uğrayıp, derginin son sayısını sorma bahanesi ile "gençleri şöyle bir yoklamaya" çıkmış büyükler? Nerede o gür sesli nutuklar, ateşli tartışmalar, bildiriler?..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.