Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
100 syf.
9/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Atlas, temmuz sayısında bir uçtan bir uca Çanakkale kıyılarını turluyor. Çanakkale ilinin Ege, Marmara ve Çanakkale Boğazı’ndaki koylarını, plajlarını, benzersiz sahillerini ziyaret ediyor. Denizlerin kesişme noktası olan, denizcilik kültürümüzde önemli yer tutan Çanakkale, bir yandan da plansız yapılaşmanın tehdidi altında. Atlas, geniş bir dosyayla Çanakkale kıyılarını ele alıyor. Afrika’nın birbirinden renkli kuşları, derginin bir diğer dosya konusu. Kıtanın görkemli yaban hayatı ve kültür üzerindeki etkisi özel fotoğraflarla temmuz sayısında. Bu büyüleyici dünyaya, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi ile yaklaşık 10 yıldır turakolar üzerine çalışan Prof. Dr. Utku Perktaş ve Güney Afrika’da bir ay boyunca kuş türlerini fotoğraflayan Atlas’tan Selim Kaya ile adım atıyoruz. “Transtoros” etkinliği 6 gün ve 756 kilometre süren ve Torosları batıdan doğuya kat eden görkemli bir etkinlik. Atlas ekibi, sıradağların doğal ve kültürel zenginliklerini Atlas okurları için yazdı ve fotoğrafladı. Büyükada Rum Yetimhanesi, aslında otel olarak yapılmış devasa, ahşap bir mimarlık başyapıtı. Uzun tarihi boyunca birçok amaçla kullanılan ve İstanbul’un hikâyesi en zengin köşelerinden birine dönüşen bina zamana direnmeye ve geleceğe umutla bakmaya çalışıyor. Atlas okurları için Büyükada Rum Yetimhanesinin son halini Kansu Şarman ile Çısıl Fırat yazdı ve Murat Germen fotoğrafladı. Bu sayıda Atlas ayrıca “yemeğin coğrafyası” başlığıyla dünyanın farklı bölgelerine gidip yemek ve kültürü arasındaki ilişkiyi çarpıcı fotoğraflarla anlatıyor.
Atlas - Sayı 327 (Temmuz 2020)
Atlas - Sayı 327 (Temmuz 2020)Atlas Dergisi · Turkuvaz Yayınları · 202017 okunma
"Bu yaban bölgede, havası binlerce ve binlerce çürüyen cesedin kokusuyla dolu şu ortamda bir insanın hayatı nedir ki? Ölüm her mermi çukurunda acımasızca çukura yatmış, tek tek her askeri bekliyordu, bir yandan da tam da bu nedenle insanı acımasız hale getiriyordu. Kahramanlık burada son kez veda etti. Savaşın artan şiddetine boyun eğmek zorunda kaldı, tıpkı makineler dizgini ele geçirince bütün ince ve kişisel duyguların boyun eğmek zorunda olduğu gibi."
Reklam
88 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Yürümenin Felsefesi adlı kitabı okurken Thoreau için ayrılmış Yabanın Fethi başlıklı bir bölüm vardı ve yazarın Yürümek adlı kitabına atıflarla doluydu. Okumalıydım. (Bir kitap beni başka bir kitaba ve yeni tanıştığım bir yazar beni yeni tanışacağım bir yazara kavuşturdu.) Kitabın daha ilk sayfalarından ve ilk bölümden (kitap üç bölümden oluşuyor) itibaren anlıyoruz ki Thoreau tam bir çevreci aktivist. Doğa ve yaban hayatı bu kadar iyi anlatılabilirdi, daha önce adını bile duymadığım onlarca bitki ve hayvan adı! Adeta gün boyu onunla ormanlarda, göl kıyılarında , çalılıkların kestiği patika yollarda, nehir yataklarında, yosun kokan bataklıklarda dolaşıp durdum yanında yol boyu edilen ve hayatı sorgulatan sohbet de cabası. Bir kış yürüyüşünde ise bu defa yazarla birlkite kış soğuğunu ve tertemiz havayı soluyarak birlikte bir yürüyüşe çıkıyorsunuz, şu evden çıkamadığımız günlerde öyle güzel bir gezintiydi ki benim için :) 1850 li yılların ormanlarında dolaştık birlikte mucize gibi.. Gece ve ay ışığı; son bölüm. Gezintiye bu defa ay ışığı eşlik ediyor ve üçleme tamamlanıyor. Şundan eminim, bugün bir kır gezisine/doğa yürüyüşüne gitmiş olsaydım bu geziden bu (okuma) kadar keyif almazdım. Rehberim o kadar iyiydi ki! Kesinlikle bir gün kendisiyle birlikte bir orman gezintisi yapmalısınız.
Yürümek
YürümekHenry David Thoreau · Can Yayınları · 20203,152 okunma
Tekbir suresi Bismillahirrahmânirrahim. 1. Güneş, dürüldüğü zaman, 2. Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman,
Sayfa 665
Bir yemişin, hamlığından kurtulması sürecini insancaya çevirirken, geçmesi gerekebilecek süreyi çok uzatıyorum; bu da, ağır kanlı birağaç olduğuma verilsin. Elimden ancak bu kadarı geliyor. "Masalın da Yırtılıverdiği Yer", Göçmüş Kediler Bahçesi Bilge Karasu'nun metinlerinin belirgin bir özelliği var: Birçok edebiyat metninde bir arka
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Sophokles’in 90 yaşında yazdığı Oidipus Kolonos’ta trajedisi, Kral Oidipus’un devamı, Antigone’un öncesidir. Sophokles, tanrılar tarafından en kötü şekilde cezalandırılmış ve lanetlenmiş bir adamın onurlandırılması, kahramanlaştırılması ve bağışlanmasını bize anlatmak ister. Bunu hemen yapmadan önce sizi buna inandırmak için örgüsel olayları yaratır. Bizde acıma hissini uyandırmak için Oidipus’un yabancı bir ülkeye, yaban ellere ait bir kutsal tapınağa sığınmacı olarak gitmesini gösterir. Başarır da, Oidipus’a acırız. Çok yaşlı, zavallı olan bu kimsesiz adam yardım dilenir. Sonrasında Sophokles defalarca Oidipus’un işlediği tüm günahları bilmeden işlediğini, hiçbir kötülük yapmadığını, kral olduğu zamanlarda bile iyi bir kral olduğunu, başına gelen felaketi öğrendiğinde ise kendisini en büyük acılarla cezalandırdığını anlatır. Lanetli olsa da erdemli olduğunu söyleyerek kahramanlaştırır onu. Zavallı adamın ise tek isteği hayatı boyunca çektiği acıların sessizce bitmesi, sakince ölmesidir. Kaçınılmaz son yaklaştığında Sophokles, tanrıların bu zavallı adamı yıktığı felaket ve haksız yazgıya üzülmemizi sağlar.
Oidipus Kolonos’ta
Oidipus Kolonos’taSophokles · İş Bankası Kültür Yayınları · 20161,541 okunma
Reklam
Ve insanın hayatı iki bezle sarılma arasından geçen bir yoldur, bebek beziyle kefenler arasında...
Sayfa 368Kitabı okudu
"Bütün hayatı yaban otlarıyla kaplı olan insanlar biliyorum ben."
813 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.