“Nerede şimdi at, nerede süvari? Nerede çalan borular? Nerede zırh ve miğfer, nerede uçuşan saçlar? Nerede harpın teline dokunan el, nerede yanan kızıl ateş? Nerede bahar, nerede hasat, nerede uzayıp giden başaklar? Gelip geçti hepsi, dağdaki yağmur, kırdaki yel gibi; Batı’da günler tepelerin gerisindeki gölgeler içinde kaybolup gitti. Kim toplayacak şimdi yanan kuru ağacın dumanını? Kim görecek Deniz’den dönüp gelen, akan yılları?”
“Senden bir ricam var, zarfın içindeki konser paramızı bu çocuklara eşit bir şekilde dağıtmanı isterim. Sorarlarsa kimden diye, ‘Allah’ın bir garip kulu’ dersin.”
Reklam
Kimin ne dediği değil, kimin nasıl gördüğü değil; sizin kendinizi nasıl görüp haddinizin farkında olmanız önemli. İnsanların deyişleri değişir. Bir bakarsın seni göklere çıkartır. Bir bakarsın yerin dibine batırır. Yönünüzü kuru kalabalıklar değil, iç sesiniz belirlesin.
Sayfa 95 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa “kuru kalabilenler” ve “sağanaktan nasibini alanlar” var.
Yağmur...
İçimde bir sürü kuru bahçe var. Ve sen Allah'ım yağmurun Rabbisin.
Dışarda yağmur yağıyor durmadan, Görmüyor pencereler sonsuzluğu. Beni dibine çeker misin kuyu!
Sayfa 74
Reklam
1.000 öğeden 221 ile 230 arasındakiler gösteriliyor.