“Latin külâhı görmektense Türk sarığını yeğleriz.”
Konstantinopol, 1453
“Zulüm 1453’te başladı.”
İstanbul, 2013
…..
Kızıl Elma simgesine adanan bir ömür. İnsan ruhlu şehirlerin yaşanmışlığı altında fark edilemeyen o manevi baskı, tüm kadim şehirlerin öz benliğinde hissedilir. Atina’dan, İskenderiye’ye, Semerkand'dan Eriha'ya, Şam’dan Roma’ya,
“Ben hiçbir düke, hiçbir hükümdara hizmet etmem,” dedi Leonardo, “hiçbir şehre, hiçbir ülkeye, hiçbir imparatorluğa da ait değilim. Ben yalnızca görme, kavrama, düzene sokma ve yaratma tutkusuna hizmet ederim ve sadece eserime aitim.”
Hanok’un kitabı
Yazıya başlamadan önce belirtmeliyim ki internette bu konuyu bu kadar ciddi işleyen kimse yoktur. Yerli-yabancı hiçbir sitede bu kadar ayrıntılı ve geniş bir Enoch yazısı bulamazsınız çünkü günümüzde yazarlık nedense bir başkasından copy-paste ederek yayım yapmak sanılıyor. Ancak ben Enok dahil İncil, Tevrat, Zebur, Kuran ve daha
Teabing, "Constantine'in ortadan kaldırmaya çalıştığı İncililerden bazılarının," dedi. "Günümüze kadar gelmesi tarihçiler için büyük bir şanstır. Lut Gölü Yazmaları, 1950'lerde Yahuda Çölü'nde Kurman Vadisi yakınlarındaki bir mağarada saklı bulundu. Ve tabii bir de 1945'te Nag Hammadi'de bulunan Kıpti Yazmaları. Bu yazmalar gerçek Kâse hikâyesini anlatmakla kalmıyor, İsa'nın peygamberliğini insansı terimler içinde açıklıyordu Elbette yanlış bilgilendirme geleneğini sürdüren Vatikan, bu yazmaların duyulmasını engellemek için elinden geleni yaptı. Neden yapmayacaklardı ki? Yazmalar, tarihi uyuşmazlıklarla uydurmasyonları gün ışığına çıkartarak, yeni İncil'in siyasi çıkarlar güden adamlar tarafından derlenip düzenlendiğini açıkça ortaya koyuyordu -İsa Mesih'i Tanrısallaştırarak, onun nüfuzunu kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak için kullanmışlardı."