Benim için Şükrü Erbaş her zaman bir başka oldu. Sevgisi,hürmeti, nezaketi... Bu kitap hakkında ne yazsam eksik kalır. Öyle güzel sevmiş ki Hatice'sini,her mısra ağlıyor gibiydi. Hatice Erbaş'ın yokluğunda ,evdeki varlığını hissetmek için,Hatice Erbaş'ın düzenini aynen devam ettirme çabası:
" Merak etme,mutfağı tertemiz ettim
Terlikler senin istediğin gibi duruyor
Çamaşır ipini silmeden asmıyorum çamaşırı" belki de yokluğuna inanamama süreci bilemiyorum,büyük bir yumru gibi oturdu boğazıma. Kalabalıklar içinde bile yalnız hissetmesi, en ufak izinin silinecek olmasına korkması, izler silinince tamamen kaybedecekmiş gibi korkusu beni ağlattı:
"Misafirler gitti
Biz kaldık yine.
Eşyaların düzeni bozulmasın diye
Çırpınıp durdum sessizce.
Yeri değişen her şeyin
Seni biraz daha uzaklaştırdığını söyledim
Öylece baktılar yüzüme.
Insan anılarını nasıl korur başka" sevgiye,aşka, emeğe,bir ömre vefa bu olsa gerek...
Yokluğunda sadece ölümü düşünmek ve bir an önce kavuşmayı arzulamak:
"Ömür Hanım
Seni çok özledim,çok
Ben gelene kadar çürüme ne olur." bol bol iç çektim, her mısrada ah be ne güzel sevmiş dedim. Yazmakla bitmeyecek kadar hürmet edilesi bir sevgi... Teşekkürler Şükrü Erbaş ♡
"Ömür Hanım, iyi ki ben de seninle yaşadım dünyayı."