"Kopmak zordur," der Nietzsche, "bir bağı ortadan kaldırmak acı vericidir. Fakat çok geçmeden yerine yeni bir kanat çıkar." Nietzsche'nin hayatı da böyle ayrılmalardan, kopmalardan ve tecritlerden oluşacaktı: dünyadan, toplumdan, yoldaşlardan, meslektaşlardan, kadınlardan, arkadaşlardan ve ana babadan. Fakat yalnızlığın içine salladığı her kürek özgürlüğünün biraz daha derinleşmesinin işaretiydi: Hesap vermek yok, engel oluşturacak uzlaşmalar yok, görüşü açık ve tarafsız.
Bizi insanlık durumumuzun mutsuzluğuyla yüz yüze getirecek kolay ve sakin bir hayat değildir peşinde koştuğumuz, savaşın tehlikeleri, vazifenin zorlukları da değildir. Asıl aradığımız, bizi halimizi düşünmekten alıkoyacak ve oyalayacak bir koşuşturmadır.
Avı yakalamaktan ziyade avlanmayı sevmenin sebepleri.
İnsanın gürültüyü ve hareketi bu kadar sevmesi buradan gelir. Hapishanenin bu kadar korkunç bir ceza olması da bundandır. Yalnızlık keyfinin anlaşılmaz bir şey oluşu da.
Norveç ve Danimarka'da, yurttaşların bariz bir çoğunluğu çoğu insana güvenilebileceğine inanırken, aynı şeye Türkiye ve Brezilya'da on kişiden biri inanmaktadır.